Röportaj

Bangladeşli Akademisyen Moshiur Rahman, halk zaferi sonrası yapılan algı operasyonlarına dikkat çekti

Bangladeş'teki halk hareketinin zaferi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Bangladeşli Akademisyen Moshiur Rahman, halk zaferi sonrası yaşanılan algı operasyonlarına dikkat çekerek, uyarılarda bulundu.

Hindistan'ın desteğiyle yıllardır yönetimde olan ve halkın ciddi rahatsızlık duyduğu Şeyh Hasina Vecid, artan protestoların ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bangladeş'in halk hareketi, zaferle sonuçlandı.

Yaşanan bu gelişmeleri İLKHA muhabirine değerlendiren Bangladeşli Akademisyen Moshiur Rahman, Bangladeş'te 1 Temmuz'da başlayan protestoların, ülke genelinde büyük bir halk hareketine dönüşerek, zaferle neticelendiğini belirtti.

"Bangladeş'te 16 yıllık bir diktatörlük süreci yaşandı"

Rahman, "Bangladeş'te 2008 yılımda genel seçimle hükümetin başına gelen Bangladeş Awami Lig Partisi vardır. Awami Lig Partisi gelir gelmez ilk değişiklik ise daha önce de uygulanan bir hükümetin 5 senesi bittikten sonra araya 3 aylık bir sivil hükümetin gelmesiydi. Çünkü diğer muhalif partiler herhangi bir partinin düzenlediği bir seçim sistemine güvenmezdi. Hile karıştırıldığı düşünülürdü. Dolayısıyla böyle bir sistem vardı ama Hasina hükümeti gelir gelmez ilk önce bu sistemi kaldırdı. 1996 ve 2000'li yıllarda bu sistemin getirilmesi için kendileri sokaklardaydı ve sistemi getirdiler. Kendileri hükümete gelir gelmez yine sistemi kaldırdılar. Bu sistem kaldırıldıktan sonra tüm seçimleri kendileri düzenliyorlardı. Sonuçta ana muhalefet ve diğer muhalefet seçimleri doğrudan boykot ederek hiçbir seçime katılmadılar. Sadece 2012 seçimlerinde güvenerek katılmışlardı ancak bu seçimde, önceki gün pusulalara mühür basılması ve mühür basılı oy pusulaların bulunması gibi birçok şaibeler ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla sonraki seçimlere muhalefet tekrar hiçbir şekilde katılmadı. Böylelikle 16 yıllık bir diktatörlük süreci Bangladeş'te oldu." dedi.

"Hasina Bangladeş'i öyle bir noktaya getirdi ki farklı düşünenler vatan haini olarak ilan ediliyordu"

İnsanlardan en çok alınan şeyin ifade özgürlüğü olduğunu dile getiren Rahman, "Toplumsal olarak Bangladeş'i öyle bir noktaya getirdi ki farklı düşünenler, vatan haini olarak ilan ediliyordu. Olaylar böyle gerçekleşince ülke içinde bir hapis durumu söz konusu olmuştu. Özellikle muhalif parti liderlerinin bazı bahanelerle idam edilmesi, cezaevlerinde tutulması vesaire… Ama son olayın gerçekleşme mevzusu kota sistemi (kontenjan sistemi) nedeniyle oldu. Kontenjan sistemi Bangladeş'te kamu personel alımlarında yüzde 56 kontenjan sistemi uygulanıyordu. Bunun en büyük kısmı 1971 dönemindeki savaşçıların çocukları ve daha sonraki nesiller için ayrılıyordu. Yüzde 56 kontenjanı nüfusun yüzde 3'lük kısmı içindi. Geri kalan nüfusun yüzde 97'si için yüzde 44 kontenjan tanılıyordu. Bu 44'ün içinde de rüşvetle işe alım, mülakatlarla işe almama ve soruşturmalar kapsamında işten gönderme vesaire birçok mesele… Yani sistematik bir şekilde Awami Lig Partisi ile bağlatışı olmayanlar işe alınmıyordu." ifadelerine yer verdi.

"Kontenjan sisteminin kaldırılması için protestolar oldu"

Şimdiki neslin bu haksızlıkları kabul etmediğini aktan Rahman, devamında şunları söyledi: "Yıllardır okumalardan ve kendilerini geliştirmelerinden sonra iş garantisi yoktu. Ülkede zaten milyonluk işsizlik var. Dolayısıyla böyle bir ortamın içerisinde kontenjan sisteminin kaldırılması için protestolar oldu. Önceki yıllarda da protestolar oldu ama en büyük patlama 2018 yılında gerçekleşti. 2018'de protestocular sokaklara çıktıklarında, kontenjan sisteminin kaldırılması liyakat üzerinden alım yapmaları için talepler iletilmişti. Tabi o zamanlarda çatışmalar oldu. O zaman 5 öğrenci sokaklarda şehid edilmişti. İşkence vesairenin ardından Hasina hükümeti kontenjanı kaldırmak zorunda kalmıştı. Ancak 2021'de Awami Lig Partisi içinden Şehid Gazi Platformu Yargıtay'a 'kontenjan hakkımız geri verin' diye dava açıyor. Davanın sonucu 4 Haziran 2024'te açıklanıyor. Yargıtay bu hakkı tekrardan onlara veriyor. Yüzde 56'lı kontenjan tekrar geri getirilmiş oluyor. Bu sistemin tekrar getirilmesinin ardından öğrenciler sokaklara çıkmaya başladı. Hükümet bunlara hiçbir şekilde aldırış etmedi. Kendilerine karşı olan herkesi vatan haini olarak ilan ettiler. Özellikle Bangladeş Cemaati İslami veya diğer muhalif partilerin oyunları olarak gösterip eylemcilere müdahaleye başladılar."

"Eylemlerin büyümesi 1 Temmuz'da Şehid Abu Sayed'in şehadetiyle başladı"

Hasina hükümetinin baskıları eylemleri daha da alevlendirdiğini dile getiren Rahman, "Eylemlerin büyümesi 1 Temmuz'da başladı. Şehid Abu Sayed görüntülerde de görmüşsünüz ellerinde hiçbir şey olmayan bir öğrenciye sokak ortasında polis doğrudan vurarak şehid etti. Bunun ardından bu eylem çok büyüdü. Eylemlerde bir milyon varsa bir günde 10 milyona ulaştı. Aynı günde 7, 30, 50 kişi şehid oldu. ÇResmi kaynaklara göre 300, bizim kaynaklarımıza göre  şehid sayısı 1500'lere çıktı. Bu süreç içerisinde ülkeyi dünyadan izole ederek interneti komple kapatmış ve mobil hatları da dondurmuştu. Bangladeş'in en büyük ekonomik desteği yurtdışından geliyor. Yurtdışında çalışan vatandaşlar kazandıkları paraları kendi memleketlerine gönderiyor. Böylelikle ülkenin ekonomisini büyütüyor. Herkes bir çağrıda bulundu. Zincirleme şeklinde dünyanın her ülkesindeki Bangladeş vatandaşları bu çağrıya kulak vererek kimse artık ülkeye para göndermedi. Hal böyle olunca ülke ekonomisi çökme durumuna geldi. İnterneti açmak zorunda kaldılar. Sokaklara akınlar devam ediyordu. Bu süreç artık öğrenci hareketi değil halkın hareketine dönmüştü. Çünkü internet kapatma döneminde yüzlerce öğrenci şehid edilmişti. İnternet kapalı olduğu için dünya bu şehidleri görmedi ama Bangladeşliler bu şehid öğrencileri gördü. Bu nedenle 7'den 70'e herkes sokaklara çıkmıştı. Bu olaylardan sonra Hasina hükümetinin kalması zorlaştı. Kontenjan sistemi dediğimiz konu kapanmıştı zaten artık eylemciler öğrencilerin kanı yerde kalmayacak diyerek sokaklarda kalmaya devam ettiler. Sonra dokuz maddeli bir teklif oldu hükümete. İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Eğitim Bakanı istifaları istendi. Hasina Hükümeti bunu da aldırış etmedi tekrar öğrencilere ateş açtı ve bu sefer orduyu sokaklara saldı. Polis, sınır güçleri ve aynı zamanda Hasina'nın kendi bünyesinde olan gençliği, sokaklarda Bangladeşli eylemcilere doğrudan saldırılar gerçekleştirdi. Hasina hükümeti kendi vatandaşlarına karşı orduyu da kullandı. 7'den 70'e herkes sokaklara indiğinden ordu, vatandaşa ateş açtı. Olay dokuz maddelik anlaşmadan tek maddeye gelmiş o da Hasina hükümetinin istifasıydı. Önceki eylemlerde Hasina hükümetinin istifası istenmemişti. Son noktaya gelindiğinden öğrencilerin talebi artık hükümetin istifasını istemek olmuştu. Hasina artık bir katil olmuştu. Hasina yüzlerce öğrenciyi katletmişti." şeklinde gelişen olayları özetledi.

"Hasina'nın külliyesine baskın düzenlemek için yürüyüş yapılırken, Hasina ülkeden kaçtı"

Bangladeş'in başkenti Dakka'da yapılan son eylemin, Hasina hükümetinin sonunu getirdiğini dile getiren Rahman, "Hasina'nın külliyesine baskın düzenlemek için yürüyüş yaparken Hasina istifasını Genel Kurmay Başkanına vererek ülkeden kaçtı. Tabi Hasina'nın kaçışı ülke için iyi mi oldu kötü mü oldu sorusuna gelince ülke vatandaşları Hasina'nın ülkede cezalandırılmasını istiyorlar. Bu talep için Bangladeşli vatandaşlar halen sokaklarda. Sadece son olay değil Hasina 16 yıl iktidarı boyunca birçok olayda birçok vatandaşı katletmiş ve diktatörlüğü kurmuştu. Dolayısıyla Hasina'nı bu şekilde gidişini kimse kabul etmez. Onu geri getirerek bile olsa cezalandırılmasını istiyorlar. Hasina'nın gidişinin ardından şu anda bildiğimiz kadarıyla halen Hindistan'da. Birçok ülkeye sığınma talebinde bulundu. İngiltere, Amerika, Finlandiya, Kanada vesaire herkes sığınma talebini reddetti. Son olarak yine Hindistan'da kalmaya devam ediyor." dedi.

"Prof. Dr. Muhammed Yunus başkanlığında 17 kişilik kabine kuruldu"

Bu gelişmelerden sonra Bangladeş'te geçici bir hükümetin kurulduğunu dile getiren Rahman, devamında şunları aktardı: "Prof. Dr. Muhammed Yunus başkanlığından öğrenci liderlerinden de iki kişi ile beraber eski genel kurmay başkanı, eski merkez bankası başkanının da olduğu 17 kişilik kabine kuruldu. Hasina'nın verdiği zararları gidermeye devam ediyorlar. Eylemler sürecinde oluşan zararları gidermeye çalışıyorlar. İnşallah bu şekilde devam edecekler."

"Algı operasyonlarına Müslümanların uyanık olması gerekir"

Eylemler sonrası hükümetin istifası ve Hasina'nın ülkeden kaçışından sonra birçok algı operasyonları yapıldığını ifade eden Rahman, "Hasina'nın gidişinin ardından 16 yıllık bir diktatörlük az süre değildir. Hasina'nın partisinden olanlar, kendi varlıklarını sürdürebilmek için olabildiğince algı operasyonu içerisine girdiler. Bunlardan bir tanesi Hasina'da her zaman kullandığı Hindular. Bangladeş'te yüzde 10 Hindu vatandaşlar vardır. Hasina hükümeti döneminde de her zaman bunu yapıyordu. Mesela bir bölgede birisini tutuklaması gerekiyordu. Ortada bir dava yok. Oranın Hindularına baskın yapar ateşe verir ve o dava onun üzerime yükleyip muhalefet liderlerini tutukluyordu. Bunu biz biliyoruz. Hasina hükümeti döneminde yaklaşık 10 bin kez Hindulara baskın yapıldığını biliyoruz ve gördük. Hasina Hindistan'ın oyunu içerisinde olup tekrar bu kartı kullanmaya başlamış. Dünya üzerinde Bangladeş'te 'Hindu katliamı var' 'Hindu soykırımı var' diye söylentileri yaymaya çalışıyor. Hindu öldürme, Hindu kaçırma ya da Hindulara eziyet etme gibi bir durum asla söz konusu değildir. Bazıları da Bangladeş'e şeriat gelmiş diye ifade ediyorlar. Türkiye'de de bu söylentileri duyduk. Türkiye'de de bazı sosyal medya hesaplarında bazı ana akım medyada da bu konuyu çok tartışıyorlar. 'Hindular katlediliyor' diye. Kim Hinduları katlediyor sorusuna da şeriatçılar yapıyor diyorlar. Öncelikle Bangladeş'te şeriat gelmemiş. Burada sağcı da var, solcu da var, İslami partiler ve diğer partiler var yani herkesin beraber kurduğu bir hükümet var. Şu anda Bangladeş'te şeriat gelmiş olması söz konusu değildir. Şeriatın gelmesini nereye bağlıyorlar. 'Şeriat gelmiş Hinduları öldürüyorlar' diyorlar. Hinduları öldürme gibi bir mevzu yoktur. Hatta provokasyonlar olmasın diye Hindulara bir şey olmasın diye nöbet bile tutuluyor. El Cezire raporuna göre şu ana kadar sadece iki Hindu can verdi. Hindu olduklarıyla hiçbir alakası yok. Awami Lig Partisi yıllardır hem Hindulara hem de Müslümanlara eziyet etmiş ve bu halkın öfke patlamasının sonucu olarak şu ana kadar sadece iki Hindu can verdi. Ama bunu öyle bir şekilde gösteriyorlar ki orada bir Hindu soykırım var diyorlar. Kullandıkları video ve resimler eski görüntüler. Türkiye'de bir tane video yayılmış bir hanım efendi elleri bağlı sokak kenarında bunu paylaşıp 'Hindu kadına bu şekilde eziyet ediliyor' diye hâlbuki bu bir sokak tiyatrosunun bir parçasıdır. Hasina hükümeti döneminde ifade özgürlüğü olmadığı için ağızlarını bantlayarak kendilerini zincirleyerek bir sokak tiyatro gösterisi yapmışlardı, o görüntülerdir. Bu görüntüleri Hindulara bu muamele yapılıyor diye koz olarak kullanıyorlar. Bir görüntüde bir kızı arabaya koyuyorlar 'Müslümanlar Hindu kıza tecavüz etti ve öldürdü' diye paylaşmışlar. Mevzu tamamen başka çok geçmişe dayanan iki Hindu aile arasında yaşana bir olay eski kocası onu vurdu mevzu bundan ibarettir. Ama algıyla Müslümanlara yüklüyorlar. Yıllar önce bir pazarda yangın çıkmış yangın görüntüsünü alıp Hindu evleri yakıldığını iddia ediyorlar. Bangladeş'te Hindu ünlü biri için Hindistan'da televizyonlar 'evi ateşe verildi' denildi. Hâlbuki öyle bir şey yok kendisi çıkıp öyle bir şey olmadığını açıkladı. Bangladeş'te Hinduların başında olan liderleri bunun bir algı operasyonu olduğunu ifade etti. Bu video ve fotoğrafların gerçek olmadığını ifade etti. Polis kendi sosyal medya üzerinden paylaştı sosyal medya ve ana akım medyanın gösterdiği şeyler toplumu kışkırtmaya yönlendirici ve gerçeği barındırmayan unsurlar diyerek uyarılarda bulundu. BBC'nin yaptığı araştırmada bu olayların gerçek olamadığını resim ve videoların gerçek olmadığını ifade etti. Yine uluslararası bir başka doğrulama platformu 40 tane görüntü ve fotoğraf gerçek olmadığını ortaya çıkarmıştı. Dolayısıyla özellikle Bangladeş'te Hindu katliamı Hindu öldürme gibi söz konusu değildir. Bunu Hindistan dünya üzerinden bu algıyı oluşturmaya çalışıyor. Bangladeş'e herhangi bir yaptırım, baskı ve saldırı için saha hazırlığı yapıyor. Vatandaşlara dünya üzerinden şu algıyı oluşturmaya çalışıyor. 'Hasina daha iyidir' dedirtmeye getirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Bangladeş'te Hindu katliamı, Hindulara eziyet vesaire hiçbir şey yok. Bangladeş hükümetinin başına gelen Prof. Dr. Muhammed Yunus, 'Bangladeş'te Hindu-Müslüman diye bir şey yoktur. Herkes Bangladeşlidir. Herkes eşit şartlarda yalıyor ve yaşayacaktır' dolayısıyla algı operasyonlarına vatandaşların uyanık olması gerekir. Özellikle bunu ifade edeyim böyle bir şeylerin olmadığını bu tür yalanlara bu tür algılara kanmamalarını uyuyoruz." dedi. (İLKHA)