Siyaset

HÜDA PAR: Kayseri ve Suriye'de yaşanan olaylar asla kabul edilemez!

HÜDA PAR Milletvekili Faruk Dinç, Suriyeli sığınmacılara yönelik saldırıları "Kayseri'de yaşanan olaylar, mültecilere yönelik körüklenen nefret söylemlerinin ne kadar büyük bir vahşete dönüştüğünü tekrardan gözler önüne sermiştir." dedi.

Partisinin iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerini TBMM'de gerçekleştirdiği basın toplantısıyla paylaşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, ilk olarak Kayseri'de ve beraberinde diğer illerde yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dinç, basın toplantısında; iç gündeme yönelik başıboş sokak köpekleri sorununun yanı sıra dış gündeme dair de Sudan'da yaşanan açlık sorunu ve siyonist işgal çetesinin Gazze'ye saldırıları ve Lübnan'ı tehdit etmesi konularını ele aldı.

Dinç, Kayseri ve Suriye'de yaşanan olayların kabul edilemez olduğunu ifade ederek "Kayseri'de yaşanan olaylar, mültecilere yönelik körüklenen nefret söylemlerinin ne kadar büyük bir vahşete dönüştüğünü tekrardan gözler önüne sermiştir. Suriye uyruklu bir şahsın 7 yaşındaki bir çocuğu taciz ettiği iddiasıyla başlayan olaylar, Suriyeli mültecilerin yaşadığı mahallelerde büyük bir yıkıma sebebiyet vermiştir. Kayseri'de yaşanan olayların ardından Suriye'nin muhtelif bölgelerinde Türkiye'ye ait tır ve araçlara da saldırı olmuştur. Bu iki olay da çirkindir, asla bu yaşanan olaylar kabul edilemez. Kaldı ki 7 yaşındaki çocuğa yapılan taciz ise vicdan sahibi hiçbir insanın kabul etmeyeceği bir durumdur. Bu iki hadisenin ardı ardına yaşanması da aslında bu konuda gizli emellerine ulaşmaya çalışan yapıların da bunların arkasında olduğuna işaret ediyor." dedi.

"Mültecilere yönelik nefret söylemlerini meşrulaştırmaya çalışanlar toplumun vicdanını zedelemektedir"

"Kayseri'de yaşananlar yıllardır siyasi rant uğruna mültecilere yönelik nefreti körükleyen söylemlerin bir sonucudur." ifadeleriyle sözlerine devam eden Dinç, "Mültecilerin iş yerleri ve araçları ateşe verilmiş, evleri taşlanmış ve masum insanlar büyük bir korku yaşamıştır. Ne yazık ki kimi siyasiler ve medya organları tarafından sürekli olarak aşağılanan ve hedef gösterilen mülteciler bir kez daha provokatif bir eylemin, saldırının kurbanı olmuştur. Ekonomik kriz ve sosyolojik farklılıklar bahane edilerek mültecilere yönelik nefret söylemlerini meşrulaştırmaya çalışanlar, toplumun vicdanını ve adalet duygusunu zedelemektedirler. Aynı şekilde bu siyasi figürlerin ve medya organlarının sorumsuzca açıklamaları da zaten kırılgan olan toplumsal barışı da daha da zedelemektedir." şeklinde konuştu.

"Bu provokasyonu gerçekleştirenler ve arkasında kimler varsa hukuk önüne çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır"

Hükümet ve adli makamlara çağrıda bulunan Dinç, "Bu suçlular ve kışkırtıcılar her kim ise bir an önce hukukun önüne çıkarılmalı ve bunlar cezalandırılmalıdır. Mültecilerin can ve mal güvenliği sağlamak hükümetin en önemli sorumluluklarından bir tanesidir. Bu konuda bu provokasyonu gerçekleştiren ve arkasında kimler varsa hukuk önüne çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır. Bununla birlikte provokatif eylemleri yapanlar da bunlara karşı asla prim vermemeli ve sağduyulu hareket etmelidir, diye çağrıda bulunuyoruz." dedi.

"Başıboş sokak köpeklerinin saldırılarından dolayı son 2 yılda 50'si çocuk olmak üzere 107 vatandaşımız hayatını kaybetti"

Birçok defa dile getirdikleri başıboş köpek sorununu bir kez daha gündeme getiren Dinç, "Başıboş köpek sorunu, yıllardır konuşulan fakat somut olarak bir çözüme kavuşturulamayan tehlike ve sorundur. Güvenli Sokaklar ve Yaşam Hakkını Savunma Derneği'nin raporuna göre, başıboş köpeklerin saldırılarından dolayı son 2 yılda 50'si çocuk olmak üzere 107 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sorun o kadar derin ki Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika gibi ülkeler Türkiye'ye gelmek isteyen vatandaşlarını sokaklarımızdaki başıboş köpekler konusunda uyarmak zorunda kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü de bu konuda Türkiye'yi riskli ülke kategorisine almış." dedi.

"Engelli vatandaşlarımız başıboş köpekler sorunundan dolayı ciddi sorunlar yaşıyorlar"

Engelli vatandaşların başıboş köpek sorunu dolayısıyla yaşadıkları sıkıntıları verdiği örnekle anlatan Dinç, şunları kaydetti:

"Türkiye halkı yıllardır bu sorun için bir çözüm talebinde bulunduğu halde maalesef bütün açıklamalar 'Konu ile ilgili çalışmalar devam ediyor' cümlesine sıkıştırılıyor. Meselenin çocuklar ve yaşlılar kısmı kamuoyunda çok konuşuldu ama başıboş köpek sorunundan en çok etkilenen bir kısım daha var ki bunlar yeteri kadar gündem olmadılar veya sesleri duyulmadı. Engelli vatandaşlarımız bu konuda ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bizzat bize ulaşan bir kardeşimizden örnek vermek istiyorum. Diyarbakır'ın Çermik ilçesinin Güney köyünde kalan Mehmet Çaçmaz, kendisi 28 yaşında hasta bir engelli vatandaşımız. Bu kardeşimiz aynı şekilde kelebek hastası. Ve psikiyatrik tedavi de alıyor. Hekimin ona önerdiği tedavi yöntemlerinden biri de haftalık bir gün yürüyüş yapması, ancak bu vatandaş bize ulaşarak 'ben ne köyümde ne de ilçemde dışarıya çıkamıyorum. Hiç yürüyüş yapamıyorum. Çünkü başıboş köpekler sokaklarda sürüler halinde geziyorlar ve benim için bir tehdit arz ediyor' dedi.

Sadece yürüme engelli vatandaşlar değil aynı şekilde görme engelli vatandaşlar da bırakın parklara gitmeyi, kaldırımlarda bile sağlıklı bir şekilde yürüyüşünü sağlayamıyorlar. Bu konuda şu çağrıyı yapıyoruz: Siyaset kurumunun her şeyden önce bu engelli vatandaşlarımıza karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor. Başıboş köpeklerle ilgili çözüm bir an önce sağlanmalıdır."

"Bir yandan iç savaş yaşayan Sudan halkı, bir yandan da açlık ve kıtlık ile imtihan oluyor"

Dış gündeme dair de açıklamalarda bulunan Dinç, Sudan halkının karşı karşıya kaldığı açlık sorununu gündemine aldı.

Dinç, "Sudan, felaket düzeyinde açlık ile mücadele ediyor. Bu konu gündeme gelmiyor. Sudan 2019 yılında Ömer el Beşir'in devrilmesinden sonra hiç gün yüzü görmedi. Abdülfettah Abdurrahman el Burhan yönetimindeki Sudan ordusuyla BAE'nin desteklediği Muhammed Hamdan Daklu liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri arasında 14 aydır devam eden çatışmalardan dolayı 10 milyon insan göç etmek zorunda kaldı. 16 bin insan da hayatını kaybetti. Bir yandan iç savaş yaşayan Sudan halkı bir yandan da kıtlık ile imtihan oluyor. BM açıklamasına göre son 25 yıla göre en çok yokluğu yaşıyor. İç savaştan dolayı gıda güvenliğini tamamen bozulduğu ülkede, 755 bin kişi felaket düzeyde açlıkla karşı karşıya. 25,6 milyon kişi de akut düzeyde felaket ile karşı karşıya. Suriye, Filistin ve Ukrayna'daki savaşlardan dolayı dünya kamuoyunun dikkatini çekmeyen bu durumun yakında toplu ölümlerle sonuçlanabileceği belirtiliyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü, Sudan'da yaşanan bu kıtlığı gidermek için 60 milyon dolara ihtiyaç olduğunu belirtti. Sudan'da insanların 60 milyon dolara ihtiyacı varken evcil hayvanların mamalarının bütçesine bakıldığı zaman 123,6 milyarlık bir bütçe bunun için harcanmış. Bu durum, nasıl çarpık bir dünyada yaşadığımızın bir örneğidir." dedi.

"Siyonist işgal rejimi durdurulmazsa Lübnan'dan sonra sıranın Suriye, Ürdün ve Türkiye'ye de geleceği bilinmelidir"

Son olarak siyonist işgal rejiminin Gazze'de gerçekleştirdiği katliamlar ve son zamanlarda Lübnan'a karşı saldırı hazırlığına dair de değerlendirmelerde bulunan Dinç şunları söyledi:

"Gazze'de sivilleri katletmekle sözde askeri hedeflerinin hiçbirine ulaşamayan siyonist işgal rejimi bu durumdan kurtulmak için Lübnan'a topyekûn saldırmanın planını yapıyor, Lübnan'ı da Gazze gibi yakıp yıkmakla tehdit ediyor. Kendince Lübnan'a saldırarak bölgesel bir savaş çıkarmak, ABD'yi de savaşın içine tamamen çekmek ve kendisine tehdit olarak gördüğü ülkeleri ve güçleri ABD ile savaştırarak ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Lübnan'a karşı siyonist işgal rejiminin tehdit ve saldırıları asla kabul edilemez. Bilinmelidir ki eğer siyonist işgal rejimi durdurulmazsa saldırılar ne Gazze ne de Lübnan ile sınırlı kalmayacak. Lübnan'dan sonra sıranın Suriye, Ürdün ve Türkiye'ye de geleceği bilinmelidir. İslam ülkeleri bu saldırılara karşı bu siyonistlere karşı birleşmeli, kendi aralarındaki ihtilafları bir tarafa bırakmalı ve İslam ülkeleri hem kendileri için hem de insanlık için tehdit olan siyonist terör şebekesini görüp buna göre bir hedef belirlemeli, bir adım atmalıdır." (İLKHA)