Gündem

Sîgeri: 'Zeytin dalı' bizleri zafere götürmez; İslam, kılıç dinidir"

Mela Reşid Sîgeri, 9'uncu Alimler Buluşmasında yaptığı konuşmada, Gazze bağlamında cihadın önemine dikkat çekerek, "Bugün 'zeytin dalı' veya bir 'barış güvercini' bizleri zafere götürmez. İslam dini kılıç ve kalem üzerine bina edilmiştir." dedi.

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA), Türkiye başta olmak üzere birçok İslam ülkesinden seçkin ulemanın katılımıyla 9'uncu Alimler Buluşması'nı Diyarbakır'da düzenledi.

"Alimler Buluşması" programının bu yılki teması "Aksa Tufanı, Ümmet ve Ulemanın Mesuliyeti (Ümmetin Onuru Gazze)" olarak belirlendi.

Bu yılki "Alimler Buluşması" programı Türkiye başta olmak üzere Irak, Irak Kürdistanı, Filistin, Mısır, Afganistan, Katar, Sudan, Senegal, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi İslam ülkelerinden seçkin ulemanın katılımıyla gerçekleştirildi.

Buluşmanın ikinci gün oturumunda Irak Kürdistan Bölgesinden Mela Reşid Sîgeri, "Siyonizmin Küresel İktidarı ve Aksa Tufanı ile Deşifresi" başlıklı sunumunu yaptı.

Konuşmasında cihadın önemine dikkat çeken Sîgeri, "Bugün 'zeytin dalı' veya bir 'barış güvercini' bizleri zafere götürmez. İslam dini kılıç ve kalem üzerine bina edilmiştir. İslam dini sürekli baki kalacaktır. İslam dini, şayet kılıç kullanılmazsa kendi esaslarını başka yerlerine ulaştıramayacaktır." dedi.

Şu an İslam ümmetinin içerisinde bulunduğu durumun, 1400 sene önce Hazreti Muhammed tarafından bizlere haber verildiğini söyleyen Sîgeri, "Peygamberimizin risaleti kıyamete kadar devam edecektir. Dolayısıyla peygamberimizde mucizeler görmekteyiz. İmam Malik'in dediği gibi; bu ümmetin sonu ancak bu ümmetin başının ıslah edilmiş olduğu şeyle olur. Bu ümmetin sonu ümmetin başı gibi ıslah olur. Sorunun, hastalığın çözümünü bize özetlemiştir bu. Bu ümmetin başının ıslahı kılıçla olmuştur. Kılıç olmamış olsaydı ümmetin başını Moğollar işgal etmişlerdi. Kılıç olmamış olsaydı Haçlı Seferleri bizleri yok etmişti. Ama bizler bunların hepsini bir kenara bıraktık." diye konuştu.

Bir kanser gibi üreyen işgal rejiminin, büyük bir güce ulaşmasının nedenlerini anlatan Sîgeri, "Neden batı, Amerika bu siyonizmi bu kadar desteklemektedir. İşte bunlar şunu söylemeyi cesaret ediyorlar ve bazı sebeplere dayanıyorlar. Amerika ve Batı, şunu söylüyorlar; 'bizler israil rejimi ile beraberiz çünkü israil rejimi baskı ve zulüm görmüş. Toplu soykırıma maruz kalmış olarak görüyoruz. Hitler döneminde, İkinci Dünya Savaşı'nda zulüm altında kaldığı için israile destek veriyoruz' diyorlar. israile destek veren bu ülkelerin ikinci bir sebebi ise dinidir. Üçüncü sebebi ise siyasidir." ifadelerini kullandı.

"Amerika ve batı olmasaydı şu an israilin yeryüzünden yok olmuş olduğunu görecektik"

Hristiyan mezheplerin Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık olmak üzere 3'e ayrıldığı ve bunların Yahudilikle ilişkilerine değinen Sîgeri, şöyle devam etti:

"Ortodoksluktan çok çile çektik, eziyet gördük maalesef. Onlar büyük savaşların sahipleridirler. Büyük soykırımların sahipleridirler. Ne zamanki israilin sorumlusu, bunların dışişleri bakanlığına geldiği vakit israil Yahudilerini bir yere toplamak istiyoruz dedikleri vakit, Rusya Dışişleri Bakanı şöyle dedi: 'Evet, sizleri bir yerde toplamak istiyoruz ama denizde toplamak istiyoruz.' Yani boğmak istiyorlardı onları. Dolasıyla Ortodoks kilisesi Yahudileri desteklemiyorlardı.

Katolik kilisesinde ise şunu gördük. Kötülük gördük. Onlar var olan Haçlı Seferlerinin sahipleridirler. İspanyadaki seferlerin de sebepleridirler. Bunlar da işgalci Yahudileri desteklemediler.

Sadece üçüncü kilesi olan Protestanlık israili destekledi. Maalesef onlar bu işi yaparak Yahudileri bir yere topladı. Dolasıyla bu yardımın Protestanlardan geldiğini görüyoruz. Onlar da Katolik kilisesinden ayrılmışlardı. Dolayısıyla bu Yahudiler, dini bir sebepten ötürü onlarla bağlantılarının olduğunu görüyoruz. Onlar Mesih'in yeniden dünyaya döneceğini söylüyor ve bunu Yahudi devletine bağlıyorlar. Bundan dolayı İngiltere'nin bu kanseri yani Yahudiliği Orta Doğu'ya ektiğini görüyoruz. Daha sonra Amerika'yı görüyoruz. Amerika'nın bu israil rejimine nasıl sahip çıktığını görüyoruz. Amerika ve batı olmasaydı şu an israilin yeryüzünden yok olmuş olduğunu görecektik."

ABD'nin, işgal rejimini desteklemesinin bir nedeninin de siyasi olduğunu belirten Sîgeri, "Çünkü israilin bu ümmetin sırtında bulunması, bu ümmetin üstünde kanser olarak durması, kan dökmeler, bu soykırımlar islam dünyasında istikrarsız bir hayat oluşturmaktadır. Bölgeyi istikrarsızlaştırmaktadır. Onlar, israili bu bölgeleye yerleştirerek başına bela ettiler." diye konuştu.

"Selahaddin, Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşturulmasının cihadı unutmuş zihinlerle mümkün olamayacağını anlamıştır"

Kudüs'ü özgürlüğe kavuşturmanın yollarını Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi üzerinden anlatan Sîgeri, "Selahaddin kendiliğinden yetişen bir insan değildi. Silahsız, hazırlıksız bir şekilde komutan olmadı. Selahaddin, cihad fikrinin geliştiği bir zamanda gelmiştir. İnsanların, cihadı unutmuş olduğu bir dönemde cihad fikrini insanların zihnine yerleştirmiştir. Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşturulmasının cihadı unutmuş zihinlerle mümkün olamayacağını anlamıştır. Selahaddin bu durumda, ilk olarak kendini cihada hazırlamıştır. Çünkü komutan öncülük edendir. Şayet komutan davasına bağlı bir mücahid olursa o zaman toplumuna etki eder. Selahaddin takvada öncülük etmiştir. İşte o zaman oradaki ordusuna etkisini görmüşüzdür. Kudüs'ü özgürleştirmek için ordusundaki insanları izzet merhalesinden geçirmiştir. Onlara ilim öğretmiştir." dedi.

Sîgeri, şöyle devam etti:

"Selahaddin bunlarla yetinmedi; aynı şekilde halkı da denetlemem lazım dedi. Selahaddin, o zaman Dimeşk'te bulunan içişleri bakanına şunu söyledi. İş yerlerinizi, dükkanlarınızı 3 gün boyunca herhangi bir bekçi olmaksızın açık bırakın, bakalım halk ne yapacak. Halkın dinine bağlı olup olmadığını müşahede edeceğiz. Bu 3 gün içinde tek bir hırsızlık olayının dahi olmadığını gördüler. Bu durumda Selahaddin, toplumun cihada hazır olduğuna karar verdi. Daha sonra Selahaddin savaşa başladı. Onlar âlimlerin, peygamberlerin hayatlarına tutunmuşlardı.

Selahaddin hayatını sürekli cephelerde geçirdi. İşte Selahaddin bunları yaparak Mescid-i Aksa'yı özgürlüğüne kavuşturdu. Bugün bize düşen sorumluluk da önceki alimlerimizin, mücahitlerimizin ahlaklarına dönmektir." (İLKHA)