GÜNCEL

STK'lardan artan şiddet ve cinayetlere karşı ortak açıklama

İstanbul Fatih'te 4 Ekim'de 2 genç kızın katledilmesi olayına ilişkin bir araya gelen STK'lar, şiddetin son bulması, sokakların güvenli hale gelmesi, cezasızlık algısının ortadan kalkması için ortak basın açıklaması düzenledi.

Edirnekapı surlarının önünde cinayetin yaşandığı mekânda bir araya gelen çok sayıda STK'nın gönüllü ve üyesi kadınlar, yaşanan cinayetlere tepki gösterdi.

"Çocuklarını, kadınlarını koruyamayan toplumun, güvenli bir geleceği olmayacaktır"

Grup adın abasın açıklamasını okuyan Genç İHH Gönüllüsü Sedanur Karagöz, "Acı kayıplarıyla tüm ülkeyi hüzne boğan kız kardeşlerimiz İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in ardında bize dair gerçekler apaçık ortaya çıktı. Onlar içinde yaşadığımız toplumun, mükerrer şiddet, nefret, kadına ve çocuğa yönelik istismar eylemlerinin ulaştığı, kötülüğün masum kurbanları oldular. Bu eylemlerin ilk mağduru değiller. Korkarız, dur demedikçe son da olmayacaklar. Kötülüğün, vahşetin sıradanlaşmasıyla yitirdiğimiz çocuklarımız ve kadınlarımız ile beraber toplum vicdanını da zamanla yitireceğimiz açıktır. Çocuklarını, kadınlarını koruyamayan toplumun, güvenli bir geleceği olmayacaktır. Güvenli gelecek için dil, din, ırk ayırt etmeksizin tüm topluma barış ve huzuru vaat etmeliyiz." dedi.

"Her 3 suçtan biri uyuşturucu nedeniyle işlenmiş"

Karagöz, "Bugün, uzun zamandır uyardığımız olağan görülen ve aşina olunan haksız eylemlerin, istismarın, şiddetin, uyuşturucu kullanımının acı meyvelerini toplamaktayız. Adalet Bakanlığı'nın 2024 verilerine göre, ceza infaz kurumlarındaki, hükümlülerin yüzde 33,7'si uyuşturucu madde ile bağlantılı suçlardan ceza almış durumda. Başka bir deyişle, ülkemizde işlenen her üç suçtan biri uyuşturucu nedeniyle gerçekleşmektedir. Bu istatistik, uyuşturucu ile mücadelenin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bir tarafta bağımlılıkla mücadele konulu kamu spotu, diğer tarafta uyuşturucu kullanımının suç olmadığı, savunusunun tezatlığı ile karşılaşıyoruz. Bir tarafta kadın cinayetleri, çocuk katliamları, hayvanlara işkence kınanırken, diğer tarafta bu duyguları besleyen akımların ve inançların toplum nezdinde muteber addedilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz." diye konuştu.

"Cezasız kalan bir suçtan daha teşvik edici bir kötülük olmadığını düşünüyoruz"

Her şeyden önce toplum güvenliği için tehlike arz eden fikir, inanç ve sanat adı altında yapılan faaliyetlere sınır çizilmesi gerektiğini vurgulayan Karagöz, "Çocukların istismarı ile sonuçlanan bilinçsiz ve kontrolsüz internet kullanımı, dijital zorbalık, siber suçlar, çocuk pornografisi ve çocukların maruz kaldığı daha birçok konuyu konuştuğumuz bir zeminde, toplumsal farkındalığın önemine vurgu yapıyoruz. Suçluların cezalandırılmasının ve ıslahının önüne geçen infaz yasasında değişiklik yapılmasına, sokakların kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere toplumun tüm unsurları için güvenli hale getirilmesini savunuyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun 1. Maddesi, 'kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir' şeklinde düzenlenmiştir. Yargının tüm unsurlarını toplumun huzur ve güven ortamını tesis etmek ve toplumsal barışın korunması amacıyla lokomotif olmaya çağırıyoruz. Ne yazık ki cezasızlık algısının toplumun her kesimine yerleşmeye başlamış olduğunu endişe ile görüyoruz. Cezasız kalan bir suçtan daha teşvik edici bir kötülük olmadığını düşünüyor ve bu konuda kati yaptırımların üzerinde durulması gerektiğini yineliyoruz." şeklinde konuştu.

"Mahallemize, sokağımıza, okullarımıza ve toplumumuza sahip çıkmalıyız"

Toplumda güven ortamının oluşması adına tüm kesimlerine seslenerek üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri çağrısında bulunan Karagöz, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Sivil toplum kuruluşları, hükümetler, cemaatler, kurum ve kuruluşlar toplumsal değişime öncülük etmeli ve toplumun huzur ve güven ortamının sağlanması için harekete geçmelidir. Bu çirkinliğe ve yeryüzünün tüm kirliliklerine karşı, akışı değiştirecek güçlü bir ses oluşturmak için tüm vicdanlı yürekler bir araya gelmelidir. Sorumluluk taşıyan herkes, bu acıyı derinden hissedip gereken adımları atmalıdır. Şefkate ve merhamete sığınmalı, bu acıları paylaşarak bir daha yaşanmaması için somut tedbirler almalıyız. Vicdanın, merhametin ve şefkatin rehberliğinde, cinayet, vahşet ve istismar gibi insani değerleri yok sayan her türlü eyleme ve zihniyete karşı tek bir bilinçle mücadele etmeliyiz. Önce kendimizi, sonra en yakınımızdakileri bilinçlendirerek mahallemize, sokağımıza, okullarımıza ve toplumumuza sahip çıkmalıyız." (İLKHA)