İstanbul'un en önemli ticaret merkezlerinden Tahtakale-Mahmutpaşa bölgesinde yer alan ve adını taşıdığı kürkçülük mesleğinin Osmanlı’daki merkezi olmasıyla da özel bir yere sahip olan Kürkçü Han, 5 asrı aşkın süredir tarihe, hayat hikâyelerine tanıklık ediyor.
İstanbul'un fethinin hemen ardından yapımına başlanan Kürkçü Han, dönemin en gözde zanaatkârları arasında bulunan kürkçülerin merkezi olarak inşa edildi.
1974 yılında Malatya'dan İstanbul'a gelerek Kürkçü Han'da kürkçülüğe başlayan ve şimdilerde hanın tek kürk ustası olan Mehmet Uludağ, 51 yıldır mesleğini azimle sürdürürken, yıllardır eski cazibesini kaybeden kürkçülük mesleğinin de bir temsilcisi olarak tarihi handa ayakta durma mücadelesi veriyor.
Mehmet Uludağ
Kürkçülük mesleğinin geçmişi ve günümüze yansımasına ilişkin İLKHA muhabirine konuşan Mehmet Uludağ, 1974 yılının kasım ayında İstanbul'a gelerek kürkçülüğe başladığını ve o günden bu güne aynı yerde mesleğini icra ettiğini söyledi.
"80'lerde her kesimden insan kürk alırdı"
Uludağ, "İlk geldiğimiz zamanlarda işimiz çok kıymetliydi. O zaman yerli hayvanlar, yavşan, tilki, sansar gibi hayvanların kürkünü işliyorduk. Ardından Avrupa mallarını, vizon, Astragan çalışmaya başladık. Hele 1980'lerde gece gündüz çalışırdık. Yılbaşına yakın müşteriler sıraya girerdi. Kürkleri istedikleri tarihe yetişsin diye araya torpil koyarlardı. O dönem memuru da işçisi de artisti de kürk alırdı." dedi.
İşe atölyeci olarak başladığını, bir dönem mağazacılık da yaptığını belirten Uludağ, o dönemde İstanbul'da neredeyse tüm kadınların kürk giydiğini ifade etti.
"Kürkçülüğün başladığı yer Kürkçü Han'dır"
Çiller krizi olarak da bilinen dönemde yaşanan döviz krizi ile işlerinin çok yavaşladığını, ardından aksesuar modasının çıktığını hatırlatan Uludağ, "Dericilere aksesuar dikildi ama aslında kürkçülükle alakası olmayan bir işti. Kürkçülerin çoğu o işe yöneldiler. Orada biraz devam ettiler ama ben gitmedim. Oldu-bitti Kürkçü Han'dayım. Kürkçülüğün başladığı yer Kürkçü Han'dır. Burada yetişen çıraklar Beyazıt'a, Kapalıçarşı'ya, Kadıköy'e, Bakırköy'e, İstanbul'un her yerine gittiler." diye konuştu.
"10 senedir ne bir hakiki kürk yaptım ne de sattım"
Kürkçülük mesleğini devam ettiren çok az kişi kaldığını söyleyen Uludağ, "Kürkçü diye arama yapan ve bilinmeyen numaralarda iletişim arayan birisi beni buldu ve söküğünü diktirmeye getirdi. Kürkçülük bitti. Şu anda imitasyon çalışıyorum. 10 senedir ne bir hakiki kürk yaptım ne de sattım. Eskiden tamir yapardık. Mantoyu bozar ceket yapardık ama şu anda o da yok. Önceden çırak yetiştirmek, işe girmek için bize yalvarırlardı. Anne-babalar, 'eti senin kemiği benim' diyerek çocuklarını getiri ve bir zanaat öğrenmelerini isterlerdi. Şimdi artık öyle bir şey yok. Yetişen yok, yetişen adama da iş yok. Benim yetiştirdiğim birçok kişi şimdi farklı sektörlerde çalışıyorlar. Ancak ben 51 yıldır bu işi yaptığım ve başka da bir zanaatım olmadığı için bu işi yapmaya devam ediyorum." şeklinde konuştu. (İLKHA)