GÜNCEL

Tepeköy mayın şehidleri kabirleri başında anıldı

26 Haziran 1992 yılında, Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Tepeköy köyünde PKK tarafından yola döşenen mayının patlaması sonucu 4 mazlum katledildi. Aradan geçen 32 yıla rağmen PKK'nin vahşeti unutulmazken, şehidler rahmet ve minnetle yâd ediliyor.

PKK'nin halka yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda hedef gözetmemesi, çocuk ve kadınları da bu saldırılarda katletmesi, binlerce aileye hafızalardan silinmeyen acılar yaşattı.

PKK, kimi zaman mazlum halkı çocuk, kadın ve yaşlı demeden köy meydanlarında topluca katletti, kimi zaman da camileri basarak vahşi saldırılar gerçekleştirdi. PKK'nin katliamlarla dolu tarihinden birisi de Şırnak'ın İdil ilçesine Bağlı Tepeköy (Xirabêrepin) köyünde gerçekleştirdiği mayınlı saldırıdır.

26 Haziran 1992 Cuma günü tarlalarında biçtikleri buğdaylarını traktöre yükleyip eve dönerken, PKK'nin yola döşediği mayının patlaması sonucu Abdülkerim Özel (34), İbrahim Kartal (28), Hediye Baştuğ (35) ve Menice Kartal (16) şehid olmuştu. Abdulvahhap Kartal (54), Adila Kartal (57), Sadiye Özel (47), Ali Özel (51), Ayten Özel (51), Taybet Baştuğ da (51) yaralanmıştı. Aradan geçen 32 yıla rağmen katliam unutulmadı.

Köy mezarlığında yapılan anma programına İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Mehmet Ali Altun, HÜDA PAR il ve ilçe başkanları ile yönetimleri, şehid aileleri ve köylüler katıldı.

Kur-anı Kerim tilavetiyle başlayam programda, şehid ve şehadet ile ilgili  konuşma yapan Mehmet Ali Altun, dünya ve beşeriyetin aklı ile şehitlerin ölmediğinin tasavvur edilemez olduğunu söyledi.

"Şehitler İslam medresesinin öğretmenleridirler"

Şehitlerin İslam medresesinin öğretmenleri olduğunu ifade eden Altun, "Şehitlerin misafirleri olarak hoş geldiniz. İslam şehitleri hakkında konuşmak çok zordur. Kamil bir şekilde hiç kimse onlardan uygun şekilde söz edemez. Allah Celle celalühü Kur'an-ı Kerim'de İslam şehitleri için, "Allah yolunda ölenlere ölüler demeyiniz" diye buyuruyor. Allah Teâlâ şehitlere ölü denilmesini, Kur'an-ı Kerim'de kabul etmediğini dile getiriyor. Şehitler hayatta ve ölmemişlerdir, bizler dünya ve beşeriyetin aklı ve zikriyle şehitlerin ölmediğini tasavvur edemeyiz. Allah u Teâla'nın ayetinden biz şuna inanıyoruz ki, bu şehitlerimiz şu an bizleri dinliyorlar, şu an aramızdalar. Âlemlerin rabbi tarafından müstesna bir makam onlara verilmiştir. Peygamberlerden sonra verilen en büyük makam, şehitlerin makamıdır. Bu makamda olan şehitlere kıyamet gününe kadar ölüm uğramayacaktır. Allah u Teâlâ'nın nimetleri içinde kıyamet gününe kadar kalacaklar. Bunun için İslam şehitleri kıymetlidir. Onların unutulmaması gerekiyor. Şehitler ümmetin iftiharlarıdır, şehit İslam davasının iftiharıdır, şehit kıyamet gününe kadar elinde Tevhid bayrağını bırakmayıp ve indirilmesini engelleyen, İslam'ın sesini yükseltenlerdir. Bunun için şehitlere ihtiyacımız çoktur. Şehitlerin bizim dualarımıza, Yasinlerimize ihtiyaçları yoktur. Bugün inanıyoruz ki, şehitlerimiz halis şekilde Allah yolunda şehit oldular. Bize herhangi bir ihtiyaçları yoktur. Ama bizler şehitlerimize muhtacız. Çünkü şehitler İslam medresesinin öğretmenleridir. Şehitler bize ders veriyor, mesajlar veriyor, istikamet üzerinde nasıl durulacağını öğretiyor. Bu yüzdendir ki biz şehitlerimizi hiç bir şekilde unutmamamız gerekiyor. Şehit kardeşlerimizin üzerimizde hakları vardır. " ifadelerine yer verdi.

"İslam davasının bu topraklarda devam etmesi için kardeşlerimiz canlarını feda ederek şehit oldular"

Şehitlerin, asrın Firavunlarına karşı ashab-ı kiram gibi mücadele ettiklerini söyleyen Molla Altun, "Belki aramızda bazılarımız görmüştür, bazılarımız da daha yaşları küçüktü, bu kardeşlerimizi şehit olduklarında toprağa koyduğumuzda onlara sözler vermiştik. Yumruğumuzu sıkarak tekbirler getiriyorduk, söz verip yolunuzu asla terk etmeyeceğiz diyorduk. Biz davanızı terk etmeyeceğiz ve kanınızı da yerde bırakmayacağız diye söz vermiştik. Arkanızda bıraktığınız emanet olan davanızın yolunu sürdüreceğiz inşallah. Biz bu sözlerin hepsini şehitlerimize tek tek vermiştik. Bugün şehitlerimiz aziz kanlarını ve canlarını feda ederek bizlere bir dava, miras bıraktılar. İslam davasının bu topraklarda devam etmesi için kardeşlerimiz canlarını feda ederek şehit oldular. Bugün şehitlerimiz hepimizin iftiharlarıdır. Ama bizim büyük bir vazifemiz var bu şehitlerimizin yanında. O karanlık günler geldiğinde düşman Firavun ve Nemrut gibi Müslümanlar üzerine musallat olduğunda, bu kardeşlerimiz meydana atılıp canlarını feda ettiler. Korkmadılar, saklanmadılar, Tevhid bayrağını kaldırarak Firavun ve zalimlere karşı meydana çıkıp yüzlerine tükürdüler. Sahabelerin ve şehitlerin kanı ile bereketlenmiş bu toprakları zalimlere yar etmeyeceğiz dediler. Elhamdülillah sözlerini yerine getirdiler o dönemin zalim olan Firavun ve Nemrutlarına karşı kahramanlar gibi, ashab-ı kiram gibi şehit oldular. Bu şehitlerimizin anlamı bizim için çok fazladır. Bugün halimize vaziyetimize baktığımızda bu şehitlerimizin yanına gelmeye utanıyoruz. Maalesef bunu kabul edelim çünkü şehitlere verdiğimiz sözler bunlar değildi. Bizler son nefesimize kadar, bu ruh bu bedende olduğu sürece ardınızda bıraktığınız davayı sürdüreceğiz diye söz vermiştik.Fakat bugün baktığımızda üzerimize bir gevşeklik olmuştur. Dünya hayatı bize güzel ve hoş geliyor. Biz şunu iyi bilelim ki dünyada olduğumuz sürece dünya sevgisi ve dünya makamını kalbimizi öldürmediğimiz sürece Allah u Teâlâ bu büyük makamları bizlere nasip etmeyecektir. Şunu da unutmayalım insan Allah u Teâlâ'nın dini ile Allah'ın davası ile aziz olur. Kim Allah u Teâlâ'nın yolundan yolunu çevirmişse zelil olmuştur, dostsuz kalmıştır, dünyası ve ahireti kararmıştır. 32 yıl geçmesine rağmen bu şehitlerimiz halen kalbimizde yerini tutuyor. Bunlar Allah'ın dinine kıymet verdikleri için kalbimizde yaşıyorlar. Bunun için Allah u Teala onların kıymetini ve makamlarını yükseltmiştir. Öldükten sonra amel defterlerimiz kapanıyor fakat şehitlerin kapanmıyor. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor "zannetmeyin ki Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar Allah katında rızıklanıyorlar" fakat Allah u Teala şehitlerin de bir müjdesi olduğunu iletiyor. Cennet hayatından gören şehitler rabbine dua ediyor ve diyor ki ya rabbi keşke bizim arkadaşlarımız da cennetin nimetlerini gösterseydin de onlar da gevşemeyip bu davayı terk etmeselerdi. Kardeşlerimiz de bizim gibi zalimlere karşı durup şehadet  şerbeti içselerdi. Allah u Teala şehitlerin bu duasını ayetin içinde koyuyor. Şu an şunu biliyoruz ki bu şehit kardeşlerimiz şu an aramızdalar kıyamet gününe kadar da sağ kalacaklardır. İslam davasını terk edenler ölenlerdir, gevşeklik gösterenler ölenlerdir." dedi.

Program, Molla Mehmet Ali Altun tarafında  konuşmanın sonunda yapılan dua ile son buldu. (İLKHA)