Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS) Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, dün gece saatlerinde İran’ın Başkenti Tahran’da işgal rejiminin düzenlediği suikast sonucu şehit oldu.

Siyonist işgal rejimi tarafından yapılan suikast hakkında İLKHA’ya önemli açıklamalarda bulunan Mardin Artuklu Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Akademisyen Ahmet Ceylan, "Maalesef dün gece saat 02.00 sıralarında, Tahran'ın en kalabalık yerinde bir askeri lojmanda HAMAS'ın siyasi lideri İsmail Heniyye menfur saldırı sonucu şehit olmuştur. HAMAS'ın, Gazzelilerin Filistinlilerin ve bütün İslam âleminin başı sağ olsun. İsmail Heniyye İslam âleminin çok önemli figürlerinden bir tanesiydi. Bu zalim idarecilerin hâkim olduğu bir dünyanın zahmetinden kurtuldu adeta. Rabbim onu mutlu olacağı yere götürdü. O gitti. Artık kalanların düşünmesi gerek. Ümmetin durumu gerçekten hiç açıcı değildir.

Bu menfur suikast operasyonunun, İran Cumhurbaşkanı'nın yemin töreninden birkaç saat sonra yapılmış olması, Tahran'ın merkezinde yapılmış olmasının çok ciddi mesajlar taşıdığını düşünüyorum. Birinci mesaj İran'adır. İran'a bak ben İran'ın her yerinde, en korunaklı yerinde bile operasyon yapabiliyorum mesajı verilmiştir. Esasında geçmişte İran'ın gerek füze projelerinde çalışan bilim adamlarının, gerekse nükleer silah üretme ya da nükleer enerji üretme projelerinde çalışan birçok bilim adamının, hatta bundan daha önemlisi Kasım Süleymani gibi İran'ın böyle sembol isimlerden birinin ve çok yakın zamanda yine İran'ın bir önceki Cumhurbaşkanının şüpheli bir helikopter kazasında vefat etmesi İran'la ilgili olarak ciddi manada güvenlik sorunlarını gündeme getirmektedir. Burada israil, İran'daki bütün makamlara adeta bak ben istersem hangimiz olursa olsun öldürebilirim mesajını veriyor. Bu önemli bir mesajdır. İkinci mesaj, malum günümüzde üçüncü Dünya Savaşı doğrudan devletlerin birbirleriyle savaşı şeklinde değil, vekâlet savaşları şeklinde cereyan etmektedir. Ancak İsmail Heniyye suikastıyla birlikte artık vekâletlerin de üstüne doğrudan devletlerarası bir bölgesel savaşa evrilme ihtimalini daha da kuvvetlenmiştir. Üçüncü mesaj, İran'ın adına vekâlet savaşı yürüten Yemen'deki Husiler, Irak'taki Haşdi Şabi veya Şii gruplar, Lübnan'daki Hizbullah gibi Şii gruplar için ciddi bir mesajdır bu." açıklamasını yaptı.

"Heniyye suikastı, rejimlerini korumaya çalışan Arap devletlerine de bir mesajdır"

Ceylan, "İlginçtir ki dün gece işte 20.40 sıralarında Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta 8 katlı bir binada Hizbullah'ın ikinci lideri olan Fuat Şükrü'nün suikasta uğranması, aynı gece yine Bağdat'ın Babil semtinde Haşdi Şabi Karargâhı’nın Amerika uçakları tarafından bombalanması ve gece iki sıralarında da İsmail Heniyye’nin suikasta uğraması, bu İran adına vekâlet savaşı yürüten bütün kesimlere çok ciddi bir mesajdır. Dördüncü mesaj, aslında HAMAS ve Gazze konusunda mırıldanan, rahatsız olan ama sesini yükseltemeyen özellikle Arap liderlerinedir. Arap liderlerine mırıldanmanızın sonu böyle olabilir mesajıdır. Zaten bu Arap ülkelerin liderlerinin çoğu iktidarlarını koruma içgüdüsüyle hareket etmektedirler. Dolayısıyla bu korkudan sonra, bu tehditten sonra bunların daha çok sinecekleri ve artık içlerinden bile mırıldanma şeklinde bir itiraz bile yapamayacak duruma geleceklerdir. Bence önemli bir mesaj da Türkiye'yedir. Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı'nın Rize il teşkilatında yaptığı konuşmada, israil'e ciddi manada bir tehditte bulundu. İsrailli bakanların da buna bir karşılığı oldu. İsrailli bakanların özellikle Cumhurbaşkanına yönelik tehditlerinin altının boş olmadığı mesajı da var bu işin içerisinde." dedi.

Yapılan suikastın daha sonra oluşabilecek etkilerine değinen Ceylan, “En önemli etkisi artık savaşın vekâletler düzeyinden doğrudan savaşa evrilme ve bölgesel savaşa dönüşme ihtimalidir. Bu çok önemli bir evre olur. Burada aslında HAMAS'ın büsbütün devreden düşürülmesi ve HAMAS'tan sonra sıranın Hizbullah'a gelmesi sürecinin ikinci adımı olarak değerlendirilebilir. Şu bir gerçek ki, HAMAS'ın askeri gücü diri olarak duruyor Gazze'de. Ancak şu açıdan baktığımız zaman, 7 Ekim sonrası Gazze'nin, Gazze halkının takatinin kalmadığını da görüyoruz. Yani bu halk ne zamana kadar direnebilir? Akla bir sürü ihtimal gelmektedir. İhtimallerden ilki, yardım adı altında Gaza şeridine geçici bir liman yapılacak. Aşırı bombardımanla bıkan halkı, kurtulmak isteyen halkı gemilere alıp uluslararası turlarda bekletecekler. Zaten 2 milyondan fazla insan vardı. Şu anda bu insanların sayısı 1 milyon 300-400 binlere düşmüş. 700-800 bin kişilik dışarıya bir göç vermiş şu anda. Halk göç ettirildikten sonra HAMAS’ın da yok edilmesi projesiydi. Ancak son zamanlarda bunun Lübnan üzerinden yapılması ihtimali vardı. Özellikle Lübnan'ın güneyinde ciddi manada bombardıman yapılacak. Güneydeki insanların kuzeye göç etmesi sağlanacak. Boşalan yere Filistinler gitti böyle bırakılacak ve Gazze şeridine israil'in bugünkü belirlenmiş sınırlarının içerisine girmesi engellenecek. Böylece Gazze insansızlaştırıldıktan sonra zaten insansız bir alanda HAMAS’ın israil'e karşı direnmesi mümkün değildir ve böylece Gazze şeridinin de yüzde 100 bir Yahudi toprağı haline getirmesi sağlanması vardır. Bunun önündeki en önemli figürlerden bir tanesi İsmail Heniyye idi.

Siyonist işgalcilerden Mescid-i Aksa'ya baskın Siyonist işgalcilerden Mescid-i Aksa'ya baskın

Heniyye her ne kadar askeri manada Kassam Tugaylarına komutanlık yapmasa da Filistin halkının çok önemli bir lideriydi. Uluslararası alanda ciddi manada temsil gücü vardı ve gerçekten kim ne derse desin bu 7 Ekim sonrasında barışın ve ateşkesin sağlanması konusunda ciddi emeği olan birisiydi. Böylece israil'in bazı projelerin önünde bir engel gibi görünüyordu. gsrail'e göre bu engel, temizlenmiş oldu. Dolayısıyla önümüzde nasıl bir süreç var? israil, Gazze'yi tamamen insansızlaştırıp topraklarına katma hevesi içerisindedir. Onların planı bu ama Allah'ın da bir planı var. İkincisi, Lübnan üzerinden boşaltılan alana, Gazze halkını yerleştirip israil'in bugünkü topraklarında Gazze dâhil daha fazla egemenlik kurmak. Üçüncüsü, bölgesel savaş ile egemenlik alanını daha çok genişletmeye çalışmaktadır. Burada ne yapmak lazım? İslam âleminin hali ortada. Bu tehdidin karşısında durabilecek şu anda iki tane güç vardır. Bunlardan biri Türkiye diğeri de İran'dır.

Şu anda Türkiye ve İran, gittikçe tehdit haline gelen bu siyonist yayılmacılığın önünde durabilecek iki güçtür. israil isterse Lübnan'ı ve Suriye'yi ciddi manada zaafa uğratabilir. Bu, israil'in kendi gücü değildir. Bunun arkasında aslında Amerika vardır. Amerika'nın bugün Suriye'de, Irak'ta, Suudi Arabistan'da, Körefez’in bazı ülkelerinde ve Doğu Akdeniz'de toplamda 100 binin üzerinde askeri vardır. Ciddi manada uçak gemileri vardır. Onlarca üssü vardır. Yani bunlar boşuna buralara yapılmamıştır. Dolayısıyla biz burada israil'den aslında Amerika diyoruz. İsrail perdedeki figürdür. Burada gerçek savaş Amerika iledir. Amerika yanı başımızda gerçekten Türkiye'yi tehdit edebilecek ciddi faaliyetler içerisindedir. Hem Batı Trakya'da, hem Suriye'de, hem Irak'ta bu tehditlerini göstermekte. İşin ilginç yanı, biz İran'ı eleştiriyoruz ama Türkiye'nin içerisinde Amerikan üsleri de vardı. Eleştirebilecek noktalardan bir tanesi. Müttefik adı altında Türkiye'nin müttefiklerinden ciddi manada tehdit gördüğü görülmektedir. Bu tehdidin karşısında Türkiye ve İran'ın geçmişteki bütün defterleri kapatıp ciddi manada işbirliği yapıp bu ortak düşmana karşı direnç göstermeleri lazım. Şu anda Amerika Ortadoğu'da, savaşını özellikle israil üzerinden, İslam âlemine karşı yapmaktadır veya bazı yerel terör örgütleriyle bunu yapmaktadır. Ama mesela eğer israil Lübnan'a girerse, Suriye'ye girerse ve iş doğrudan vekâleti aşıp devletler arasındaki bir çatışmaya dönüşürse kesinlikle Amerika buna müdahil olacak ve bir fiili savaşa girecek ve ciddi manada geniş katılımlı bir bölgesel savaşa dönüşecektir. Bunun için hem Türkiye hem İran'la ilgili çekincelerimiz vardır ama birbirimizi eleştirmemizin zamanı değildir. Bu iki ülkenin ciddi manada işbirliği yapmaları gerekir. Hem askeri hem ekonomik hem teknolojik açısından bunların işbirliği yapıp ortak düşmanı olan Amerika'ya karşı ve Amerika'nın İslam coğrafyasındaki karakolu olan siyonizme karşı savunma yapmaları gerekir." ifadelerine yer verdi.

Son olarak Ceylan, "israil'in Türkiye'yi işgal etme gibi bir gücü yoktur. Hatta Amerika'nın bir gücün olduğunu ben düşünmüyorum. İran'ı da işgal edecek güçleri yoktur. Ancak ciddi bir bombardımanla 40-50 yıl ellerini doldurtamayacak şekilde bir yıkıma uğratabilirler. Bu da bizim için, bölge için, İslam coğrafyası için gerçekten büyük bir kayıp olacak. Nitekim bunun örneğini Gazze’de görüyoruz. Bunun Türkiye'ye ve İran'a yapılma ihtimali vardır. Eğer biz güçlerimizi birleştirirsek bölge ülkeleri olarak belki bu caydırıcılığımız artar, böyle bir şeye girişme emellerinden vazgeçerler. Hatta bu ittifak genişletilebilir. Çin ve Rusya'yla da bu konuda bazı dirsek temasları kurulabilir. Böylece Amerika'nın İslam coğrafyasındaki bu yayılmacılığı önlenmiş olur. Belki de inşallah sonu olur diye düşünüyorum.“ şeklinde kaydetti. (İLKHA)

Kaynak: ilkha