Son yıllarda a hem okullarda hem de dijital mecralarda artan akran zorbalığı, toplumsal bir sorun haline geldi.

Özellikle lise çağındaki gençlerde zorbalık vakalarının intihara kadar gitmesi, çocuklar ve gençler için ciddi tehdit oluşturmanın yanı sıra toplumsal manada da bu işin önüne nasıl geçilebileceğine dair de arayışlar içine girilmesi gerektiğini elzem hale getiriyor.

"Zorbalık, çocuğun duygusal güveninin hedef alınmasıdır"

Akran zorbalığının çeşitleri, çocuklar üzerinde etkisi, eğitimcilerin ailelerin sorumlulukları hakkında İLKHA muhabirine konuşan Klinik Psikolog Elif Özçelik, "Akran zorbalığı, bir çocuğun veya gencin, kendi yaşıtları tarafından fiziksel, sözlü, sosyal veya dijital yollarla kasıtlı olarak zarar görmesidir. Bu sadece bir tartışma ya da anlaşmazlık değil; sistematik bir şekilde hedef alınmayı içerir. Günümüzde akran zorbalığı, sadece okul koridorlarında değil, dijital ortamda da karşımıza çıkıyor. Fiziksel zorbalık; vurma, itme gibi fiziksel şiddet içerir. Sözlü zorbalık; lakap takma, alay etme veya hakaret. Sosyal zorbalık; birini gruptan dışlama, başkalarının gözünde küçük düşürme. Siber zorbalık; sosyal medya veya mesajlaşma uygulamaları üzerinden tehdit, hakaret ya da alay. Duygusal zorbalık; bir çocuğun duygusal güvenliğini hedef alarak aşağılanması veya manipüle edilmesi şeklinde ortaya çıkıyor." dedi.

Gençlerin sessiz çığlığı: Akran zorbalığı

Akran zorbalığının son yıllarda Türkiye'de hem okullarda hem de dijital platformlarda giderek artan bir sorun haline geldiğini belirten Özçelik, "Özellikle lise çağındaki gençlerde zorbalık vakalarının intihara kadar gittiğine sıkça tanık oluyoruz. Bu durum, çocuklarımızın duygusal güvenliği ve geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Peki, bu artışın sebepleri neler? Akran zorbalığı neden 'havalı' bir davranış olarak görülmeye başlandı? Yetişkinler olarak bu durumla nasıl baş edebiliriz?" diye konuştu.

Sosyal medya en büyük etken

Akran zorbalığının dijital dünyanın etkisi, zorbalığın popülerleşmesi, pandemi sonrası sosyal kopukluk, eğitim ve aile içi ihmal gibi nedenlerden ötürü artışa geçtiğini kaydeden Özçelik, "YouTube, TikTok ve diğer sosyal medya platformlarında bazı içerik üreticileri, özellikle gençlere kötü örnek olacak davranışları 'eğlence' adı altında sergiliyor. Bir arkadaşını küçük düşürmek, şaka yoluyla aşağılama veya başkalarının zaaflarıyla alay etme gibi davranışlar, çocuklar için "popüler olmanın yolu" gibi gösteriliyor. Dijital platformların denetimsizliği bu eğilimi daha da artırıyor. Özellikle ergenlik çağındaki gençler arasında güç ve statü kazanmanın yollarından biri olarak zorbalık görülmeye başlandı. 'Havalı olmak' ya da bir gruba ait olma isteği, bazı gençleri zorbalık yapmaya itiyor. Bu durum, grup dinamikleri içinde 'güçlü olanın hayatta kalması' gibi bir algı yaratıyor. Pandemi döneminde okulların kapanması ve çocukların ekranlarla baş başa kalması, empati becerilerinin zayıflamasına yol açtı. Bu süreçte sosyal ilişkilerini geliştiremeyen gençler, iletişim kurmakta zorlanıyor ve duygularını zorbalıkla ifade etmeye başvurabiliyor. Türkiye'de bazı aileler ve okullar, zorbalık davranışlarını 'çocuktur yapar' diyerek görmezden gelebiliyor. Halbuki bu tür davranışların ciddiye alınması, erkenden önlenmesi gerekiyor. Ayrıca çocukların duygusal gelişimine yeterince yatırım yapılmadığında, empati ve sağlıklı iletişim becerileri geri planda kalıyor." şeklinde konuştu.

"Zorbalık gençlerin özsaygılarını zedeliyor, bazıları için dayanılmaz hale geliyor"

İkinci el araç piyasası sıfır araçlara oranla daha durgun İkinci el araç piyasası sıfır araçlara oranla daha durgun

Özellikle lise çağındaki gençlerin zorbalık nedeniyle intihar etmeye başladıklarını vurgulayan Özçelik, "Son dönemde, akran zorbalığı nedeniyle intihara sürüklenen gençlerin haberleri hepimizin yüreğini dağlıyor. Özellikle lisede zorbalık gören gençler, yalnızlaştıklarını ve kimseye ulaşamadıklarını hissediyor. Zorbalık sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil; sözlü alaylar, dedikodular ve dijital platformlarda yayılan küçük düşürücü içerikler de bu sürecin bir parçası. Bu durum, gençlerin özsaygılarını zedeliyor ve ne yazık ki bazıları için dayanılmaz hale geliyor. Günümüzde gençler, zamanlarının büyük bir kısmını sosyal medyada geçiriyor. Ne yazık ki bazı içerik üreticiler, zorbalık davranışlarını 'komik' ya da 'cesaret göstergesi' olarak sunuyor. Örneğin; bir arkadaşını küçük düşürme challenge'ları, grup içinde bir kişiyi hedef alıp ona şaka yapma adı altında yapılan aşağılama videoları, 'cesur içerikler' üretme bahanesiyle şiddet içeren davranışların öne çıkarılması. Bu tür içerikler, çocukların rol modellerini olumsuz etkiliyor ve onları benzer davranışlar sergilemeye teşvik ediyor." dedi.

Zorbalığa karşı nasıl önlem alınmalı?

Zorbalığa karşı eğitimcileri ailelerin dijital okuryazarlık, empatiyi güçlendirme, zorbalığa karşı duyarlılık programları, zorbalıkla ilgili hukuki adımlar gibi projelerle olumlu adımlar atılabileceğini aktaran Özçelik, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Hem aileler hem de öğretmenler, çocukların internetteki içerikleri eleştirel bir gözle değerlendirebilmesi için onlara rehberlik etmeli. Sosyal medyada gördükleri her şeyin doğru olmadığını anlamalarını sağlamalıyız. Okullarda duygusal zekayı geliştiren etkinlikler yapılmalı. Çocuklara bir başkasının duygularını anlamanın ve önemsemenin ne kadar kıymetli olduğu öğretilmeli. Okullarda zorbalık karşıtı programlar uygulanmalı. Özellikle mağdurlara ve zorbalık yapanlara yönelik bireysel destek sağlanmalı. Zorbalık, sadece mağdur olan çocuğa değil, bu davranışı sergileyen çocuğa da zarar verir. Ebeveynler çocuklarıyla daha açık bir iletişim kurmalı. Çocuğun günlük hayatında neler yaşadığını anlamak için düzenli olarak konuşmak ve onların duygusal ihtiyaçlarını fark etmek çok önemli. Siber zorbalık, hala ülkemizde yeterince ciddiye alınmayan bir konu. Bu konuda okullarda daha katı önlemler alınmalı ve ailelere bilinçlendirici eğitimler verilmeli. Akran zorbalığı, sadece çocukların değil, toplum olarak hepimizin çözüm bulması gereken bir sorun. Çocuklarımızın, 'güçlü olanın ayakta kaldığı' bir dünya yerine, sevgi, anlayış ve dayanışmanın değerli olduğu bir ortamda büyümesini sağlamak bizim elimizde. Zorbalığın bir 'güç gösterisi' değil, aslında bir 'yardım çağrısı' olduğunu unutmamalıyız." (İLKHA)

Kaynak: ilkha