HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında; SOCAR eylemi ve siyonistlere petrol satışı, acil servislerde yaşanan sorunlar, toplumda artan aile içi şiddet ve cinnet vakaları ve Cizre'deki boğulma vakaları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine bu hafta sonu gerçekleştirilecek üniversiteye geçiş sınavlarına katılacak öğrencilere başarılar dileyerek başlayan Demir, ardından SOCAR eylemi ve siyonistlere petrol satışı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
"SOCAR ile ilgili iddialar doğru ise yabancı bir şirketin menfaatleri Türkiye'nin ticari menfaatlerinden daha önemli değildir ve bu petrol ticareti derhal durdurulmalıdır." diyen Demir şunları kaydetti:
"Bariz bir soykırım suçunu dünyanın gözleri önünde işlemeye devam eden siyonist katillere karşı tüm dünya halkları arasında oluşan tepki, öfke ve terörizm karşıtı farkındalıklar, çeşitli protestolarla görünür bir hal almıştır. Katillerle sürdürülen siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerin halk kitleleri ve sivil oluşumlar nezdinde oluşturduğu insani tepkiler zaman zaman farklı eylemlerle ortaya konmaktadır. Bu bağlamda Azerbaycan petrol şirketi SOCAR'ın siyonist katillere petrol tedarik ettiği ve bu tedarikin de Türkiye'ye ait limanlar üzerinden yürütüldüğü iddiaları epey bir süredir gündemdedir. Farklı zamanlarda protestolara da konu olan bu iddialar, en son 'Filistin İçin Bin Genç Platformu'nun protestosuyla bir kez daha gündeme gelmiştir. Türkiye'nin geç de olsa siyonist rejimle olan ticari ilişkilerini askıya aldığı bu süreçte, SOCAR ile ilgili iddialar doğru ise yabancı bir şirketin menfaatleri Türkiye'nin ticari menfaatlerinden daha önemli değildir ve bu petrol ticareti derhal durdurulmalıdır."
"Hiçbir ticari faaliyet; Gazze'de ölen, evi yıkılan, açlığa mahkûm edilen, çadırlarda diri diri yakılan çocukların kanlarından daha değerli değildir"
Yetkililerin SOCAR'ı kayıran farklı açıklamalar yapmak yerine bu soruna ciddi şekilde eğilip kamuoyunu tatmin edici adımlar atmaları gerektiğini vurgulayan Demir, "Öte yandan bahse konu şirket yöneticilerinin petrol sevkiyatını tamamen yalanlamak yerine topu aracı şirketlere atmıştır. Ülkeler arası anlaşmalar veya petrol satışının kendine has kuralları... her ne olursa olsun, Türkiye'nin en üst perdeden 'terörist' ilan ettiği siyonist katil sürüsüne Türkiye limanları üzerinden yapılan akaryakıt sevkiyatı, açıkça teröre destek vermekle eş anlamlıdır. Yetkililerin SOCAR’ı kayıran farklı açıklamalar yapmak yerine bu soruna ciddi şekilde eğilip kamuoyunu tatmin edici adımlar atmaları gerekmektedir. Aksi halde bu tür iddia ve müphem açıklamalar vicdanları kanatmaya devam edecektir. Hiçbir ticari faaliyet; Gazze'de ölen, evi yıkılan, açlığa mahkûm edilen, çadırlarda diri diri yakılan çocukların kanlarından daha değerli değildir." dedi.
Acil servislerde yaşanan sorunlar
Acil servislerde yaşanan sorunları da gündeme getiren Demir, "2012 yılından beri acil servislere 'Yeşil, Sarı ve Kırmızı Alan' şeklinde ayrılmış bölümlerde hizmet verilmektedir. Ancak ciddi solunum sıkıntısı, kalp krizinden şüphelenilen olgular, çoklu travma, kesici-delici alet yaralanması gibi durumları olmayan hastaların acil servislere başvurmaları, bu alanların mesai dışı semt polikliniği şeklinde işlev görmesine yol açmıştır. Yeşil Alan'da muayene olmaya gelen hastaların neden olduğu zaman ve emek kaybı, gerçek acil hastalara yapılacak muayene, müdahale ve tedavilerde aksamalara neden olmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Yeşil Alan denilen ve amacı dışında kullanılan hasta memnuniyeti odaklı bu popülist sistemin kaldırılması gerekmektedir"
Aile Hekimliği hizmetlerinin güçlendirilmesini ve 'Yeşil Alan' sisteminin kaldırılması gerektiğinin altını çizen Demir, "Ayrıca normal poliklinik hizmeti almak için acil servislere başvuran hastaların öncelikli muayene olma talepleri ve uzun süre beklemeleri nedeniyle oluşan stres sonucunda hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik sözlü ve fiili saldırılar artmıştır. 2016 yılında Sağlık Uygulama Tebliği'nde yapılan değişikliğin iptal edilerek 'Yeşil Alan'da tedavisi yapılan hastaların tedavilerinin bilgilendirme sonrası ücretli hale getirilmesi veya 'Yeşil Alan' denilen ve amacı dışında kullanılan hasta memnuniyeti odaklı bu popülist sistemin kaldırılması gerekmektedir. 'Yeşil Alan' hem ekonomik olarak ciddi bir yüktür hem de doktor ve personel yetersizliğini dikkate alındığında ciddi bir kaynak israfıdır. Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliği hizmetlerini güçlendirerek gereksiz yere acil servislere yapılan başvuruların önüne geçmelidir." şeklinde konuştu.
"Kanunlar, hele hele 6284 Sayılı Kanun aileyi hedef aldığı için kadını koruyamamaktadır"
Toplumda artan aile içi şiddet ve cinnet vakaları ile ilgili de önemli değerlendirmelerde bulunan Demir, "Türkiye'de son yıllarda 'aile içi şiddet' ve cinnet vakalarıyla ile ilgili kamuoyuna yansıyan haberlerin oranı artmaktadır. Uyuşturucu, alkol, işsizlik gibi gerekçelerle her geçen gün boşanmalar artmakta, aile içi şiddet olayları yaşanmaktadır. Aile ve toplum yapımızın yozlaştırılması ve manevi değerlerimizin aşındırılmasının bir neticesi olarak kadına yönelik hürmet de azalmıştır. Kamuoyuna yansıyan bir takım raporlara göre Türkiye'de 2023 yılında 315 kadın öldürüldü. Kanunlar, hele hele 6284 Sayılı Kanun aileyi hedef aldığı için kadını koruyamamaktadır. Bu şiddet ve ölüm sarmalının asıl nedenini bulmak yerine İstanbul Sözleşmesini ya da 6284 Sayılı Yasayı kutsayarak sorunu hasıraltı etmek kadını savunmak değil; ona en büyük kötülüğü yapmaktır. 6284 Sayılı Yasa aileyi merkeze alacak bir şekilde mutlaka revizyona uğramalıdır." dedi.
"Kadınlarımızı korumanın yolu; aile bilinci aşılamak, aile kurumunu korumak ve karşılıklı sevgi ve saygıyı bireylere aşılamaktır"
Televizyon dizileri, alkol, kumar, uyuşturucu, işsizlik ve manevi değerlerdeki aşınmanın kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin en önemli sebeplerinden olduğunu dile getiren Demir, "Biz HÜDA PAR olarak kadın cinayetlerinin ve şiddetin, aile mekanizmasının güçlendirilmesi ile çözüleceğini düşünüyoruz. Kadın ve erkeği birbirine karşı konumlandıran, hasımlaştıran, zıtlaştıran dil hem aileye hem kadına en büyük zulümdür. Bu şiddet sarmalının nedenlerini iyi tahlil etmek zorundayız. Televizyon dizileri, sosyal medyanın yanlış kullanımı, alkol, kumar, uyuşturucu, işsizlik ve manevi değerlerdeki aşınma bu sarmalın en önemli nedenlerindendir. Nedenleri ortadan kaldırmadan ya da en azından minimize etmeden sonuçlar üzerine tartışmak bu cinnet halini gidermeyecektir. Kadınlarımızı korumanın yolu aile bilinci aşılamak, aile kurumunu korumak ve karşılıklı sevgi ve saygıyı bireylere aşılamaktır. Bununla birlikte alkol, uyuşturucu ve kumar gibi toplumsal afetlerin de önüne geçmek ve bunlara karşı da ciddi, caydırıcı tedbirlerin alınarak bunların kullanımının toplum içerisinde azalmasına yönelik tedbirler almakla ancak aileyi korumuş oluruz. Bu şekilde cinnet, cinayet ve şiddet olaylarının önüne geçmiş oluruz." diye belirtti.
Cizre'de yaşanan boğulma vakaları
HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Milletvekili Demir basın toplantısında, Şırnak'ın Cizre ilçesinde şehrin içinden geçen Dicle Nehri ve kenar derelerinin ıslah edilmemesi nedeniyle yaşanan boğulma vakalarına dikkati çekti.
Özellikle gençlerin ve çocukların serinlemek için girdiği nehir ve derelerde boğulduğunu söyleyen Demir, "Bunun önüne geçmek için ciddi tedbirler almak zorundayız. Her yıl yaşanan bu sorunların tekrarlanmaması için derenin ve nehrin ıslah edilmesi, bu gibi yerlerin etrafının tellerle ya da başka şekilde kapatılması, güvenli suya girme alanlarının oluşturulması ve alternatif olarak şehirde yüzme havuzlarının yapılması gibi bazı tedbirler alınmalıdır. Cizre'nin bu sorunu yıllardır vardır, ilelebet devam etmemelidir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)