TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, asgari ücret tartışmalarına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ramanlı ayrıca soykırım suçu işleyen çifte vatandaşların cezalandırılmasına yönelik Meclis’e sundukları kanun teklifleri ile ilgili Meclis’te gurubu bulunan partilere çağrıda bulundu.
“Normal şartlarda aralık ayı gelmeden asgari ücretle ilgili tartışmalara başlamıyoruz ancak son yapılan açıklamalar, asgari ücretle ilgili bazı yaklaşımların gözden geçirilmesi gerektiği hususunu yeniden gündeme getirdiği için bu tarih itibariyle asgari ücrete yaklaşımın ne olması gerektiği hususunda bir açıklama yapmamız gerekiyor.” cümleleriyle konuşmasına başlayan Ramanlı, asgari ücret ile ilgili şunları kaydetti:
“Normalde 2025 yılı için belirlenen asgari ücret şu anki yıl sonu tahminleri itibariyle yüzde 40'ın üzerinde bir erime ile karşı karşıya kaldı. 2025 yılında yapılacak asgari ücretin bu oranın altına düşmemesi gerekiyor. Niçin bunu bugün gündeme getiriyoruz? IMF’nin direktif tadında bazı açıklamaları oldu. Sanki ülkedeki enflasyonu azdıran ana sebeplerden bir tanesi dar gelirlilerin, sabit gelirlilerin ücretleriymiş gibi dönüp ücretlerdeki artışın beklenti oranlarına göre arttırılması ve eğer varsa dar gelirlilere sosyal yardım adı altında nakdi yardımlar yapılması suretiyle bu dengesizliğin giderilmesi yönünde bir telkini var. Bunun üstüne bir de Merkez Bankası Başkanı Sayın Fatih Karahan'a atfedilen açıklamalar da eklenince açıkçası asgari ücrete hak ettiğinden çok daha düşük bir zam yapılması şüphesini doğuruyor. Sayın Karahan'a atfedilen açıklamalara göre asgari ücrete 2025 yılı için yüzde 25 oranında bir artış yapılması öngörülüyor. Hepinizin bildiği gibi orta vadeli programda 2025 yılında enflasyon gerçekleşme oranı yüzde 17,5 olarak ifade edilmişti ama hepimiz de biliyoruz ki bu programların gerçekleşme oranları hiçbir zaman vaat edildiği ile eşdeğer olmuyor. Mutlaka ciddi bir sapma meydana geliyor.”
“Asgari ücretlerin de enflasyona ezdirilmemesi yönündeki çağrımız yineliyoruz”
2025 yılı için asgari ücretin en az yüzde 41,5 olması ve mümkünse buna bir refah payı eklenmek suretiyle asgari ücretin belirlenmesini teklif eden Ramanlı, “Eğer biz enflasyon artışlarına asgari ücrete yapılacak zamlar sebep oluyor gibi yanlış bir yaklaşımın içerisine girersek emeği sermayeye karşı ezmiş oluruz. İşgücünün zaten bugün itibariyle almış olduğu aylık ücret neredeyse açlık sınırına yakın bir ücret. Bunun üstüne bir de 2025 yılı için öngörülecek olan asgari ücretin açlık sınırıyla eş değer tutulması çok büyük bir haksızlık olacaktır. İşte burada ciddi bir gelir dağılımındaki adaletsizliğin gerekçesini de bulmak mümkündür. Bizim teklifimiz şudur; alın terini sermayeye ezdirmeyelim, sermayeyi kayırmayalım. 2025 yılı için asgari ücretin en az yüzde 41,5 oranının altında gerçekleşmemesi, mümkünse buna bir refah payı eklenmek suretiyle asgari ücretin belirlenmesini mümkün kılalım istiyoruz. Çünkü eminim hep hepimiz yaşıyoruz, özellikle sabit gelirler için asgari ücretle bir haneyi geçindirmek, bırakın haneyi, kendi kişisel ihtiyaçlarını gidermek bile adeta imkânsız hale gelmiştir. Bu gerçeklikten hareketle asgari ücretlerin de enflasyona ezdirilmemesi yönündeki çağrımız yineliyoruz.” dedi.
“Daha adil bir vergi dilimi sistemi ile çalışanların vergilendirilmesi gerekiyor”
Vergi dilimleri ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Ramanlı, “Milyonlarca kamu çalışanı ve özel sektörde 4A statüsünde çalışan işçilerin yüzde 15'le başlayan vergi dilimlerine takılmaları halinde maaşlarına ciddi bir kesinti oluşuyor. İlk etapta yüzde 20 sonradan yüzde 27'ye varan kesintilerle adeta yapılan zamlar çalışanlardan geri alınıyor. Bu vergi adaletsizliğinin en bariz göstergelerinden biridir. Bu konuda da yeni bir düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç var. Yılbaşında aldığı zamla sevinen çalışanlar, yıl ortasına geldikten sonra karşılaştıkları vergi dilimleri itibariyle daha fazla vergi ödemek zorunda kalıyorlar ve kendilerine yapılan zam adeta parça parça geri alınıyor. Bu konudaki düzenlemelerin de bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Daha adil bir vergi dilimi sistemi ile çalışanların vergilendirilmesi gerekiyor. yüzde 15 dilimi çok düşüktür. Bunun mutlaka makul bir seviyeye çıkarılması beklentimiz ve talebimizdir.” şeklinde konuştu.
“Bir an önce kanun teklifimiz Meclis’e gelsin ve yasalaşsın”
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ramanlı, soykırım suçu işleyen çifte vatandaşların cezalandırılmasına yönelik Meclis’e sundukları kanun teklifinin akıbetinin ne olduğuna yanıt vererek, “Kanun teklifimiz rafa kalkmış değil. Bizim hala başta AK Parti grubu olmak üzere Meclis’te grubu bulunan partilerle bu konudaki görüşmelerimiz, müzakerelerimiz devam ediyor. Bizim umudumuz ve dileğimiz odur ki bir an önce bu kanun teklifi Meclis’e gelsin ve yasalaşsın. Çünkü biz, kendi içimizden, kendi pasaportumuzu taşıyan insanların gidip Gazze'de soykırıma katılmalarına katlanamıyoruz. İçimizde siyonist istemiyoruz, soykırımcı istemiyoruz. Genel Kurul’da görüşülmesi kabul edilen teklifimizin kanunlaşması için yeniden Genel Kurul’un gündemine gelmesi hususunda somut adım atılabilmiş değil. Şu anda mevcut 4 Milletvekilimizle grubumuz olmadığı için bu kanun teklifini kendi imzamızla, kendi teklifimizle maalesef Genel Kurul’un gündemine taşıyamıyoruz. Bunun için Meclis’te grubu bulunan bir partinin bunu taşıması gerekiyor. Bu konuda bugün itibariyle Cumhur İttifakı’nı oluşturan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi dahil olmak üzere çoğunluğu elinde bulunduran partilerin öncülüğünde bu kanun teklifinin gelmesi bizim birinci önceliğimizdir. Şayet olmazsa grubu bulunan diğer siyasi partilerle birlikte bu kanun teklifinin Meclis Genel Kurulu’na getirilmesi yönündeki çalışmalarımızı ve çabalarımızı bu süreçte arttıracağız.” dedi.
“Biz somut adım atmadıkça siyonistler geri adım atacağa benzemiyor.” diyen Ramanlı, “Hatta daha fazla katliam daha fazla kabul edilemeyecek ileri adımlarla adeta sinirlerimizi zorluyorlar. Biz üzerimize düşeni, yapabileceklerimizi yapalım, diyoruz. Bu konuda Meclis’in iradesi de son derece açık ve nettir. Bunu daha fazla geciktirmenin de bir manası yoktur. siyonistler bütün bir bölgeyi bir ateş topuna çevirmekte kararlı ve niyetliler. İşgal ettikleri toprakları sadece bugün itibariyle Filistin diye tanımladığımız topraklarla sınırlı tutma eğiliminde değiller. Lübnan'a yaptıkları saldırılar, Suriye'ye yönelik saldırıları ve İran'a yönelik saldırıları da aslında bölgeyi tümüyle bir ateş topuna çevirmek ve mümkün olabildiğince işgal edilen toprak sayısını artırmaktır.” ifadelerini kullandı.
“Birliğimizi, kardeşliğimizi, adalet zemininde tesis etmemiz gerekiyor”
siyonist çetenin iç karışıklıklarımızdan, istifade etmeye çalışacakları uyarısında bulunan Ramanlı, “Öteden beri ifade ettiğimiz şey budur. Biz kendi içimizde adaleti, kardeşliği, birliği sağlayamadığımız ölçüde birileri mutlaka dışarıdan bizi karıştırmak isteyeceklerdir. Yaralarımızı kaşımaktan geri durmayacaklardır. Bizim ne yapıp edip içimizde birliğimizi, kardeşliğimizi, adalet zemininde tesis etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde siyonistlerin komşu ülkelerle, bölge ülkeleriyle olan iç karışıklığa sebebiyet verecek adımlar atması bizim için şaşırtıcı değil. Bizim için şaşırtıcı olan siyonistlerin bu tür adımlarına karşı hala bölge ülkelerinin üç maymunu oynuyor olmasıdır. Hala silkinip, iradesini eline alıp buna yönelik adımlar atmıyor olmasıdır.” dedi. (İLKHA)