Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonuna ait Vicdan Gemisi'nin Filistin farkındalığı için yapacağı sefer, bir süredir engelleniyor ve gemiye kalkış izni verilmiyor.

Limanda demirli kalmak zorunda kalan gemi için Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği, geçtiğimiz günlerde oturma eylemi başlatmıştı.

Üsküdar’da bulunan İstanbul Haydarpaşa Limanı’nın C Kapısı önünde eyleme devam eden Mavi Marmara Derneği Başkanı Beheşti İsmail Songür ve bir grup aktivist; Gazze’ye yardım götürmesi planlanan Vicdan Gemisi’nin, Ulaştırma Bakanlığı tarafından yola çıkmasının engellenmesi nedeniyle 9 gündür eylemlerini sürdürüyorlar.

Toplumun her kesiminden, söz konusu eyleme destekler gelmeye devam ediyor. Harem Otogarı’nda bir araya gelen bir grup avukat, stajyer avukat ve hukuk fakültesi öğrencisi sloganlarla nöbetin tutulduğu Haydarpaşa Limanı’na yürüdü.

Hukukçular yürüyüşün ardından basın açıklamasını okudu.

Duyarlı hukukçular adına basın açıklamasını Avukat Muhammed Halit Yürük okudu.

“Dünya devletlerinin üstlerine düşen görevi yapmaması, işgalci israilin azgınlığını ve şımarıklığını arttırmaktadır”

Özgürlük Filosunun bir bileşeni olan Vicdan Gemisi’ne Ulaştırma Bakanlığı tarafından çıkartılan hukuksuz engellere karşı tepki göstermek ve Filistin davasına destek olmak için hukukçuların bir araya geldiğini belirten Yürük; “israil işgal güçleri 1948 yılından başlayan ve 7 Ekim'den bu yana devam eden süreçte Gazze’de ve Filistin’in genelinde soykırım suçu işlemektedir. Biz vicdan sahibi her bireyin bu zulme karşı ayağa kalkmak zorunda olduğuna inanıyoruz. Artık bir seneyi deviren ve giderek şiddetini artıran bu süreçte bütün dünya halklarının ve devletlerin birinci vazifesi yaşanan bu zulmü durdurmak olmalıdır. Fakat ne yazıktır ki süreç boyunca Amerika ve diğer Batılı devletlerin; Uluslararası Adalet Divanı’nın 3 ihtiyati tedbir kararını, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı tarafından Netanyahu ve Gallant'a karşı verilen tutuklama taleplerini sabote ettiğine şahit olduk. Dünya devletlerinin üstlerine düşen görevi yapmaması, işgalci israilin azgınlığını ve şımarıklığını arttırmaktadır. Siyonist israil rejimi, hiçbir gerekçeye dayanmadan, işgal ettiği toprakları genişletmek için çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar dâhil tüm sivilleri katletmektedir. israilin, geçmişte Mavi Marmara sürecinde vatandaşlarımıza karşı gerçekleştirdiği saldırılardan, son süreçte hastane bombalamasına kadar işlediği insanlık suçları ortadadır.” dedi.

HAMAS: Beyt Lahiya katliamı ABD'nin veto kararının sonucu HAMAS: Beyt Lahiya katliamı ABD'nin veto kararının sonucu

“Türkiye’nin Vicdan Gemisi’ne çıkış izni vermemesi, uluslararası hukukun ve insani sorumlulukların açık bir ihlalidir”

İşgal rejiminin binlerce tırdan oluşan insani yardımı da Refah Sınır Kapısı’nda beklettiğini açlığı ve sefaleti bir soykırım aracı olarak kullandığını ifade eden Yürük, “Gelinen son noktada israilin kendi hakkı olarak gördüğü bölgedeki yönetimleri tehdit ettiği, devletleri ve hukuklarını hiçe saydığı, uluslararası hukuku çiğnediği ayyuka çıkmıştır. israilin Filistin topraklarında gerçekleştirdiği faaliyet ancak ve ancak terör faaliyeti olarak nitelendirilebilecektir. Terörün karşısında durabilecek yegâne güç de hiç şüphesiz hukuk ve adalettir. Özgürlük Filosu Koalisyonu bu soykırımı durdurmak amacı ile dört bir yandan tecrit edilmiş, adeta bir açık hava hapishanesi durumunda olan Gazze’ye uygulanan deniz ablukasını kırmak ve insani yardım ulaştırmak için Akdeniz’e açılmayı planlayan bir insanlık hareketidir. Ancak hem ülkemiz yetkililerince hem de uluslararası makamlarca önüne çıkarılan pek çok zorluk sebebi ile aylarca yola çıkması engellendi ve imkansızlaştırıldı. Uluslararası hukuku ihlal eden deniz ablukasını kırmak ve insani yardım götürmek amacıyla yola çıkmak isteyen Vicdan Gemisi'nin Türkiye Devleti tarafından engellenmesi, Türkiye’yi bu soykırımın suç ortaklarıyla aynı hizaya getirme riski taşımaktadır. Bu noktada Türkiye’nin Vicdan Gemisi’ne çıkış izni vermemesi, uluslararası hukukun ve insani sorumlulukların açık bir ihlalidir.” diye belirtti.

“Bakanlık esasen çok basit ve hızlı bir işlem olan liman çıkış evraklarını 50 günü aşkın süredir vermemekte”

"Ulaştırma Bakanı’nın Vicdan Gemisi hakkındaki mevcut tutumu ulusal hukukumuza aykırı olduğu gibi Uluslararası Hukuk’a da aykırıdır." diyen Yürük, “26 Nisan 2024’te BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği bünyesinde 5 BM özel raportörü, Özgürlük Filosu'nun Gazze'ye yönelik insani yardım misyonu için serbest ve güvenli geçiş hakkına sahip olduğunu belirtmiştir. Uluslararası Adalet Divanı da insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yönünde karar almış ve tüm devletleri bu haklara saygı göstermeye çağırmıştır. Bu engellerin aşılması noktasında filonun bir bileşeni olan Vicdan gemisinin misyonu, Avrupa’daki limanları gezerek Filistin farkındalığı oluşturmak olarak güncellense de Ulaştırma Bakanlığı tarafından gemi limanda alıkonuldu ve çıkışına müsaade edilmedi. Bakanlık esasen çok basit ve hızlı bir işlem olan liman çıkış evraklarını 50 günü aşkın süredir vermemekte, filonun misyonunu yerine getirememesi için her türlü çabayı gösteren 'israil devletinin' maksadına ulaşmasında isteyerek veya istemeyerek aracılık etmektedir. Tüm yasal prosedürleri eksiksiz yerine getiren bu gemiye limandan çıkış izninin verilmemesi, mazlumların ümidi olarak gördüğümüz Türkiye’nin ne yazık ki siyasi kaygılarla soykırıma karşı duran bir sivil toplum girişimini engellediğini göstermektedir. Bu durumu protesto etmek için 9 gündür Haydarpaşa Limanı önünde, yüreği Filistin ile atan vicdan sahipleri nöbet tutmaya devam ediyor. Biz hukukçular olarak diyoruz ki, soykırımcıyı desteklemek ve soykırıma karşı yükselen tepkileri engellemek soykırıma ortak olmaktır. Soykırımı durdurma gücüne sahip olan devletler, maalesef sadece yetersiz kınama metinleri ve görece sembolik adımlarla yetinmektedir.” şeklinde konuştu.

“Türkiye bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekte pasif ve yetersiz kalmış, somut adımları atmakta gecikmiştir”

İşgal rejimi ile devam eden ticarete değinen Yürük, “Bugün Türkiye’de pek çok şirket israil ile farklı ülke limanları üzerinden kanlı ticaretlerine devam etmekte, SOCAR ve BOTAŞ gibi şirketler üzerinden soykırımda ihtiyaç duyduğu enerjiyi israile tedarik etmektedir. Soykırımcıya ve işgalciye akan desteği kesmek, dünyada soykırıma karşı oluşturulacak tepkiyi desteklemek tüm devletlerin sorumluluğudur. Türkiye bu süreçte üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekte pasif ve yetersiz kalmış, somut adımları atmakta gecikmiştir. Bununla da yetinilmemiş, soykırımı engellemeyi amaçlayan sivil toplum faaliyetlerini de sürüncemede bırakarak barışa giden yolda ne yazık ki aktif bir set olmuştur. Nihayetinde biz hem millet hem devlet olarak elimizden gelen somut adımlara atmaya devam edeceğimize, Türkiye’den Filistin’e uzanan yardım elinin tüm dünyada görüleceğine ve tüm dünyaya örnek olacağına inanıyoruz.” ifadelerine yer verdi.

“Adaletin susturulmasına ve insani yardımın engellenmesine asla izin vermeyeceğiz”

Yürük, son olarak, “Avukatlar ve hukukçular her şeyden önce hakkın tesisinde birer işçidir. Biz herhangi bir kuruluş, vakıf, siyasi parti ya da bir meslek örgütü bünyesinde değil sadece vicdan sahibi avukatlar ve hukukçular olarak burada toplandık ve yaşanan bu hukuksuzluğu asla kabul etmediğimizi beyan ediyoruz. Adaletin susturulmasına ve insani yardımın engellenmesine asla izin vermeyeceğiz. Türkiye yetkililerini, bu hatadan dönmeye ve hukukun gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, varlığını sömürgeci güçlere karşı kazanmış bir devlet olarak, Filistin halkının da aynı mücadeleyi vermesine destek olmalıdır. Vicdanımızı susturmayacağız ve israilin Filistin’de gerçekleştirdiği soykırımı durdurabilecek girişimlerin engellenmesine karşı sessiz kalmayacağız.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha