28 Şubat döneminde başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim hayatına ara veren Ebru Sanatçısı Elif Aydın, yıllarca tekstil sektöründe aile şirketinde çalıştı. Ancak çocukluk yıllarından itibaren içinde yeşeren sanat tutkusu, onu başka bir yolculuğa sürükledi. Sanata olan ilgisi, rahmetli dedesinin Kur'an-ı Kerim’in iç yan kâğıtlarında yaptığı lale ebrusuna kadar uzanıyordu.

28 Şubat dönemi sonrası Aydın, ebru sanatına olan ilgisini fark etti.

Elif Aydın, İLKHA muhabirine, bu sanatla olan bağını "Benimle bütünleşmiş bir sanatla hemhal oluyorum" diyerek anlattı.

İsmet İnönü Edirne’de anıldı İsmet İnönü Edirne’de anıldı

Aydın, Bursa’daki sanatsal eksiklikleri hissettiği zaman, Allah’a dua ederek bu şehre hizmet etmeyi dilediğini ifade ediyor. Bugün, yıllar sonra bu dua ve çabalarının karşılığını almış olarak, hem kendi sanatını icra etmekte hem de gençlere sanatını öğretmekte büyük bir mutluluk duyuyor.

"Dedesinin okuduğu Kur'an-ı Kerim'le başlayan sanat yolculuğu"

Üniversiteye 28 Şubat başörtüsü zulmünden dolayı gidemeyenlerden birisi olduğunu belirten Aydın, "Üniversite olmayınca aile şirketimizle yıllarca tekstil işiyle uğraştık. Çocukluğumdan beri gelen bir sanat sevdam vardı. Sanata ilgi, alaka hem ailede hem de bireysel olarak bende de vardı. Annemin dizinin dibinde küçük yaşlardan itibaren sanatı icra ediyordum. 28 Şubat darbesi nedeniyle üniversiteyi kazanamayınca, küçük yaşlarda rahmetli dedemin Kur'an-ı Kerim'inin içinde, iç yan kâğıtlarında bir lale ebrusuna vurulmayla başladı her şey. O içimizde nakşetmiş ki yıllar sonra üniversite olmayınca artık bir sanat arayışına girmiştim. O zaman bir televizyon kanalında çıkan Mustafa Düzgünman Hoca'nın hayat hikâyesiyle ve tekne başındaki görüntülerle karşılaşınca, ben bu sanatı öğrenmek istiyorum. Bir şekilde bunu icra etmek istediğimi artık fark etmiştim. 1998-1999 yılları içerisinde bir arayışa girmiştim. Bursa bu konuda sanatsal anlamda yoksundu. Çünkü herhangi bir yerde sanatsal faaliyetlerin icra edildiği ve ustaların olduğu bir mekan değildi." edi.

"Sanatın birebir kalmakla, birebir icra etmekle, baş başa kalmakla alakalı olduğunu öğrendim"

Yıllarca beklediğini söyleyen Aydın, "Sistem birazcık daha değişmeye başladı. Sosyal medya ve televizyon iletişiminin gücüyle, 2000'lerin başında televizyon dizilerinde belki de sanatsal faaliyetlere yer verilmesi, tarihi mekanların restore edilmesiyle beraber tarihi mekanlarda sanatsal eğitimler başladı. Bir şekilde tevafuk üzerine ebru kursuna başladım. Ama bu içimdeki yangının sönmediğini fark ettim ve bu kursa başladığımda bunu sadece sanat olarak değil, daha ileriye taşımalıyım dedim. İki-üç yıl aradan sonraki o süreçte de ben ebru derslerine devam ettim. Evimizin altındaki depoyu atölyeye çevirdim. Kendi kendime ebru sanatını yıllarca icra etmeye çalıştım. Bunun tamamıyla sizin tekne başında birebir kalmanızla, birebir icra etmenizle, baş başa kalmanızla alakalı olduğunu öğrendim. İstanbul'da ikamet eden bu sanatı en iyi şekilde icra eden hocalarla karşılaştık. Bana kapılarını açtılar. Hocalarımın bana kapılarını açmasıyla beraber ben bu yolda birazcık daha heveslenmeye başladım. Daha ciddi anlamda, daha profesyonel anlamda bir şeyler yapmam gerektiğine inandım."

"20 yılı aşkın süredir bu sanatı icra etmeye çalışıyorum"

İlk sergiyi kendi kendine açtığını vurgulayan Aydın, "Bir taraftan tekstille uğraşıyorum, bir taraftan ebru sanatını icra ediyorum. İlk sergimi Gökdere Kültür Merkezi'nde açtım. Akabinde sanatkâr, usta arayışları için Bursa'mızda hocalık teklifleri geldi. Hocalık tekliflerini değerlendirdik ve 2007 yılından itibaren hem Bursa Büyükşehir Belediyesinde hem de kendi sanat atölyemde sanatsal faaliyetlerime devam ediyorum. 20 yılı aşkın süredir bu sanatı icra etmeye çalışıyorum. Sanat atölyemde eğitmenliğe başlayınca bu yoksunluğu kendi içinde de hissettim. Babam bana kapılarını açtı. Bu büyük mekânı bize sundu. Bizim için büyük bir ganimettir. Elhamdülillah sonuna kadar kullanmaya çalışıyoruz. 2019 yılında açtığım atölyede ebru eğitimlerini haftada bir gün olmak üzere devam ettiriyorum. Birçok talebe yetiştirdik. Yetiştirdiğimiz bu talebelerin kimileri güzel yerlere geldi, kimileri ödüllendirildi. Kimileri kendi meslekleriyle beraber bu sanattan faydalar sağlamaya başladılar." dedi.

"Sanatına olan sevgisini gözyaşları içinde anlattı"

Sanatını gözyaşları içinde anlatan Aydın, "Benimle bütünleşmiş bir sanatla hemhal oluyorum ki fıtraten de su fıtratına çok yakın bir insanım. Ellerimin boyanmasından, sürekli suyla beraber hemhal olmaktan, kavanozları yıkamaktan, fırçaları yıkamaktan çok muazzam keyif alan bir insanım. En fazla da talebe yetiştirmeyi çok seviyorum. Çünkü ben başladığımda sanatsal anlamda, ebru ustası anlamında Bursa'daki bu yoksunluğu biliyordum. Bu yoksulluğu doldurabilmek için bir dua etmiştim. Allah'ım, ne olursun beni Bursa'ya hizmetkâr et. Sanatsal anlamda hizmetkâr eyle diye dua etmiştim." diye konuştu. (İLKHA)

Kaynak: ilkha