İnönü Üniversitesi Düşünce Akademisi Topluluğu tarafından, İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Zahit Aksu Konferans Salonu'nda "Sınırların Ötesinde İnsanlık" başlığıyla bir panel düzenlendi.

İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Tuncel, İlahiyat Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Polat ile Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Klinik Psikoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Zafer Güney Çağış, Irkçılık, mülteci hakları ve mültecilerin psikolojik durumlarının ele alındığı panelde birer konuşma yaptılar.

Panel, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı ve ardından İnönü Üniversitesi Düşünce Akademisi Topluluğu Başkanı Abdullah Dinçadam'ın açılış konuşması ile devam etti.

Dinçadam, "Bugün burada ırkçılık, mülteci hakları ve mültecilerin psikolojik durumlarını ele almak, bu konularla nasıl mücadele edileceğine dair bir farkındalık oluşturmak için toplandık. Rabbim bu niyetimizi samimi ve hayırlı eylesin" dedi.

"Ayrımcılık günümüzün en önemli problemlerinden biridir"

Yolcu otobüsünde 16 kilo 400 gram sentetik uyuşturucu ele geçirildi Yolcu otobüsünde 16 kilo 400 gram sentetik uyuşturucu ele geçirildi

İnsanoğlunun var oluşundan bu yana süregelen ırklara karşı ayrımcılık ve düşmanlığın, günümüzün en önemli problemlerinden biri olarak devam ettiğini belirten Dinçadam, "Gençlerimiz gerek dijital platformlarda gerekse günlük yaşamlarında bu tür ayrımcı söylemlere sık sık maruz kalıyor. İnandığımız değerler ve yaradılışımızdan gelen fıtri duygular, ırkçılığa karşı ses yükseltmeye bizleri çağırıyor. Yalnızca ırkçılıkla değil, gençleri zehirleyen, toplumsal değerleri hedef alan her şeyin karşısındayız" ifadelerini kullandı.

"Kriz dönemlerinde insanlar arasında ayrışma ve kendini yabancı hissetme durumu artar"

İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Tuncel, insanları genel olarak bir bütünün parçası olarak görmenin yanıltıcı olabileceğini ve kriz dönemlerinde bu bütünlüğün bozulduğunu belirterek, "Kriz dönemlerinde insanlar arasında ayrışma ve kendini yabancı hissetme durumu artar. Bu durum, ırk, inanç, cinsiyet, sosyoekonomik durum gibi birçok faktörden kaynaklanabilir" dedi.

"İnanç, dayanışmayı sağlarken aynı zamanda ayrışmayı da tetikleyebilir"

Toplumun güçlü gruplarının, zayıf ve farklı olanları dışlama eğiliminde olduğunu belirten Prof. Dr. Tuncel, "Dışlanmanın toplumsal kaynakları var. İnanç, dayanışmayı sağlarken aynı zamanda ayrışmayı da tetikleyebilir. Geleneksel kurallar ve ideolojiler de benzer şekilde ayrışma kaynağı olabilir." diye belirtti.

"Irkçılık, şeytanla başlayan tarihsel sürecin bir devamıdır"

Irkçılığın kibirden ve üstünlük duygusundan kaynaklandığını ifade eden Tuncel, "Irkçılık, şeytanla başlayan tarihsel sürecin bir devamıdır. Geçmişte insanlar arasındaki ilişkiler bu kadar yoğun değildi. Bugün ise insanlar teknolojinin ilerlemesi ile sosyal medyada dışlayıcı ve ötekileştirici bir dil ile karşılaşabiliyor ve ırkçılık, sosyal medyada farklı dışlayıcı ve ötekileştirici dillerle kendini gösteriyor." dedi.

"Göçmenler ve mülteciler de bu ayrımcılığın mağdurlarıdır"

Tuncel, ayrımcılığın merkezine gücün konulmasının zayıf grupların zarar görmesine neden olduğunu belirterek, "Çocuklar, engelliler, yaşlılar ve kadınlar gibi zayıf gruplar ayrımcılıktan en çok zarar görenlerdir. Göçmenler ve mülteciler de bu ayrımcılığın mağdurlarıdır. Gücün merkezi olduğu bir toplumda, güçsüz olanlar zarar görür" ifadelerine yer verdi.

"Algılar üzerinden korku üretiliyor ve bu da ırkçılığı körüklüyor"

Sonuç olarak, ırkçılığın algı üzerinden korku üretmekten kaynaklandığını belirten Tuncel, "Algılar üzerinden korku üretiliyor ve bu da ırkçılığı körüklüyor. Adalet, bize düşmanlık besleyenlere karşı bile adil olmayı gerektirir" diye konuştu.

"Ayrımcılık tarih boyunca var oldu ve günümüzde de devam ediyor"

Ayrıca, Tuncel, ayrımcılığın tarih boyunca var olduğunu ve günümüzde de devam ettiğini ifade ederek, "İnsanlar, sosyal medyada bile ırkçılıkla karşı karşıya kalabiliyor. Bu durum, sadece belirli bir grubun ayrımcılığına maruz kalmakla sınırlı kalmıyor, geniş kitlelere yayılabiliyor. Toplumsal ilişkiler geçmişte daha sınırlı idi ama günümüzde ise çok daha yoğun hale geldi. Geçmişte bir kişi, gün içinde sadece birkaç kişiyle ilişki kurarken, bugün teknoloji sayesinde yüzlerce, hatta binlerce kişiyle etkileşimde bulunabiliyor. Bu yoğun etkileşim, ırkçılık ve ayrımcılığın daha yaygın hale gelmesine neden olabiliyor" diye ekledi.

"Kibir, tarih boyunca var olmuştur ve bugün de devam etmektedir"

Tuncel, ayrımcılığın temelinde insanların kendilerini üstün görme eğilimi olduğunu vurgulayarak, "İnsanlar, kendilerini üstün gördüklerinde başkalarını küçümseyerek, onlara karşı ayrımcılık yapma hakkını kendilerinde bulurlar. Bu kibir, tarih boyunca var olmuştur ve bugün de devam etmektedir" dedi.

"Göçmenler ve mülteciler ayrımcılığa daha fazla maruz kalmaktadır"

Mülteci ve göçmenlerin, ayrımcılığın en çok mağduru olan gruplar olduğunu belirten Tuncel, "Göçmenler ve mülteciler, sosyoekonomik durumu zayıf olan gruplar olduğu için ayrımcılığa daha fazla maruz kalmaktadır. Bu durum, güçsüz olanların daha da zayıflamasına neden olmaktadır," ifadelerini kullandı.

"Güçsüz olana karşı adil olmak, toplumsal bütünlüğü sağlamanın en önemli yoludur"

Son olarak adaletin önemine vurgu yapan Tuncel, "Adalet, bize düşmanlık besleyenlere karşı bile adil olmayı gerektirir. Güçsüz olana karşı adil olmak, toplumsal bütünlüğü sağlamanın en önemli yoludur" diyerek sözlerini tamamladı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha