Bir dönem diyanete bağlı olarak müftülük yapan ancak meslek aşkı ağır bastığı için memuriyeti bırakıp sahaflık yapmaya devam eden Varlı, kurduğu yayınevi ile de şimdiye kadar kendisine ait 289 kitap yayımladı.
İyi derecede Arapça ve Osmanlıca da bilen varlı, farklı dillerde de kendisini ifade edebilecek kadar konuşabiliyor.
Henüz 9-10 yaşındayken Sahafçılar Çarşısı'nda babasının yanında işe başlayan Varlı, aradan geçen 74 yıla rağmen mesleğini aşkla sürdürüp çeşitli dillerde kitapları Türkçe'ye çevirip yayımlamaya devam ediyor.
"80 yaşını aşmasına rağmen sahaflık mesleğini sürdürüyor"
Yıllardır sürdürdüğü sahaflık ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan yazar Mustafa Varlı, "Aslen Malatyalıyım. 1947 yılında, 6 yaşlarındayken İstanbul'a geldim. Rahmetli babamla kitapçılığa başladım. Devamlı dini yayınlarla, sahaflıkla iştigal ettim. Sonra yayıncılığa geçtim. Yayıncılığa geçince bazı nesil tükenen kitapları Türkçeleştirdim. Tefsir ve meal gibi tasavvufi kitapları Türkçeleştirdim. 289 adet imzamı taşıyan kitaplarım var. 1950'den bu yana babamla beraber Sahaflar Çarşısı'nda yetiştim. Yaşım 80 küsüre çıkmasına rağmen kitapçı olarak yayıncılığıma hala devam ediyorum. Eski ve yeni kitapları alıp sattım. 1950'lere, 1960'lara kadar fazla yayıncılık yoktu. Sahaf türü kitaplar vardı. Elifba, cüzler, mevlid gibi Osmanlıca kitaplar da gizli satılırdı. 1950'den sonra ufak bir atılım başladı. O zaman Adnan Menderes devri başlamıştı. Ezanın değişmesiyle insanların farklılığı meydana çıktı. Ondan sonra Türkiye'de yayıncılık başladı." dedi.
"Okuma-yazma arttıkça dini kitaplara rağbet arttı"
Varlı, "Bab-ı Âli'de birkaç kitapçı vardı. Kitapçıların ekseriyeti gayrimüslimdi. Maarif Yayınlarının bir tarafı acem, bir tarafı başka bir milletti. Dini kitapları çok basmazlardı. Türkçe Kur'an-ı Kerim basarlardı. İçerisinde değişik harfler basarlardı. Bu benim kafama takılmıştı. Acaba bu Alfabede okunmadığı halde neden basarlardı? Diye düşünürdüm. Halk, Arapça, Osmanlıca bilmedikleri için bu kitapları alırlardı. Sonra okuma-yazma başladı. Arapça, Osmanlıca öğrenilmeye başlandı. Derken kitapların çeşidi artmaya, dini kitaplara rağbet artmaya başladı." diye konuştu.
Matematiksel hesaplarla kitap yazıyor
Sahaflar Çarşısı'nda 1950'de rahmetli babasının dizinin dibinde, çınaraltı denilen yerde kitapçılığa başladığını belirten Varlı, "Al-sat yapardık. Eski kitaplar gelirdi, içinden seçerdik. Tabiki aldığımız bu kitapların üzerine belli bir kar koyarak satardık. Hala adı olup kendi olmayan kitapları soranlar olur. Şimdi ise kendimizi tamamen yayıncılığa adadık. 289 kitabım var. Şu anda elimde de hazırladığım 4 kitabım var. Bir tanesi 4 cilt. Dördüncü cilde biraz takıldım. Bir yıldır dördüncü cilt gözümün önünde ve her gün matematiksel bazı ince hesaplar üzerinde çalışıyorum. İnşallah Allah ömür verirse o kitapları da çıkartmayı düşünüyorum." şeklinde konuştu.
"El yazması olan kitapların her birisinin cildini yenilemek için 400 lira veriyoruz"
Kısa bir süre diyanete bağlı olarak müftülük yapan ancak kitap sevdası ağır bastığı için sahaflığa geri dönen Varlı, "Sahaflık seneler önce basılmış, ölenlerden kalan, varislerinin tanımadığı kitapların alınıp satılmasıdır. Aldığımız eski kitapların ciltlerini yeniliyoruz ki hem alanların kitaplığında güzel dursun hem de ömrü daha uzun olsun. El yazması olan kitapların her birisinin cildini yenilemek için 400 lira veriyoruz. Müşteriye fiyat verdiğimizde çok geliyor. Meraklısı olmayan değerini anlamıyor. Ancak meraklı olanlar hiç tereddüt etmeden ne kadar fiyatı olursa olsun düşünmeden alır." dedi.
"Sahaf, kitap hakkında bilgi sahibi olmalı"
Sahaflığın para kazandırmaktan çok gönül işi olduğunu aktaran Varlı, "Bu işten anlamıyorsanız, aşinalığınız yoksa ne para kazanırsınız ne de zevk alırsınız. Sahaf bilgili olmalı. Arapça, Türkçe, Osmanlıcayı iyi bilmeli. Kitabın hangi tarihte, ne zaman yazıldığını, yazarının kim olduğunu bilmeli. Çünkü gelen müşteri, 'şu kitabı bana ver' dediğinde ve kitap hakkında soru sorduğunda bilgi verebilmeli. Onun için sahaf, kitap hakkında bilgi sahibi olmalı. Bilmezse dikilip kalır, cevap veremez. Sahaflık, kitabın inceliklerini bilmek, kitapla konuşmaktır. Çünkü kitabı eline alınca konuşturmak, hakkını vermek lazım. Yoksa sadece 'kitaptan para kazanacağım' diye düşünmeyeceksin. Biz böyle yetiştik." diye konuştu.
Varlı, "Rahmetli babam kitabı alır son ketebesi ile baş kısmına bakar, kitabın kim tarafından hangi tarihte yazıldığını söylerdi. Mesela elimde bir kitap var ve 3'üncü kuşak dedemden kalma. Bu kitap aşağı yukarı 60-70 senedir elimde. Dedemden bana intikal eden tek bir nüshadır. Hicri 1329 tarihinde kaleme alınmıştır. Sahibi Malatya'nın Darende ilçesine bağlı Setrek karyesinden deli Ahmetoğlu Mustafa'dır diyor. Dedemin dedesi, dedem, babam ve benim adım Mustafa. Peygamber Efendimizin soyundan geldiğimiz için bu gelenek böyle devam etmiştir. Benden sonra Mustafa'lar var. Babamın adı da Mustafa olduğu için bazı zamanlar çelişkiye düştüğümüz haller de var. 2 nesilden geliyoruz. Bir neslimiz Hazreti Ebubekir'den geliyor. Onun için bize Bekiroğulları da derler." şeklinde konuştu.
"Aldığım kitabı okumadan satışa koymam"
Hayatının kitapçılık ile geçtiğini ve bu işi zevk ile yaptığını aktaran Varlı, "Bu yaşıma geldim ve her gün saat 8 de işe gelir akşam saat 8'e kadar burada dururum. Günde 12 saat çalışırım. Eve gittikten sonra da yemeğimi yer, akşam namazımı kılar, bir bardak çayımı içer ve kitabımın başına otururum. Evimde de masamın üstü dağınıktır. Devamlı elimde bir kitap vardır. Ya tercüme ediyorum ya da tercüme ettiklerimi tashih ediyorum. Bize bir kitap geldiğinde onu belli bir fiyata alırız. Aldığım kitabı okumadan veya belli başlı bazı yerlerini gözden geçirmeden satışa koymam. Yakın zamana kadar gözümden bir şikâyetim de yoktu. Ancak son zamanda 4 cilt kitabımın üzerinde fazla durduğumdan dolayı bu günlerde gözümde bir ağırlaşma oldu. Yaşım da 84'e girdi. Kitapçılık bilen için zevkli bir meslektir. Aşina olan kitapçılığı hiçbir zaman bırakmaz."
Sahaflık bitme noktasında
Sahaflığın son zamanda bitmek üzere olduğunu hatırlatan Varlı, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda sahaflar olsa bile onlar da para kazanmak için bu işi yapıyorlar. 1938'den sonra basılan Latin kitapları ile ilgili çalışmalar yapıyorlar. Daha önce burada bir arkadaşımız vardı. O da 1926 yılında basılan kitapları kilo ile alırdı. Aralarındaki değerli kitapları ayırıp satardı. Günün birinde bir adam, arabasının arkasında kitaplarla geldi. Kaç paraya satarsın? Diye sordum. Adam da '50 lira ver' dedi. Benim de yanımda 100 lira vardı. Adama 100 lirayı verdim, üstü kalsın dedim. Bir de baktım ki kitapların içerisinde Atatürk'ün bir not defteri var. Birkaç saat sonra birisi geldi ve kitapları karıştırırken not defterini buldu, almak istedi. Ben de '500 lira ver al' dedim. Adam hiç tereddüt etmeden çıkarıp verdi. O not defterini saklamış olsaydım şu an çok değerli olurdu." (İLKHA)