TBMM’de düzenlediği basın toplantısında öncelikle dün Meclis'te oylanıp genel kurulda görüşülmesi kabul edilen kanun teklifi ile ilgili açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, enflasyon, vergiler, asgari ücret, emekli maaşları ve Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Dün Meclis Genel Kurulu’nda oylanıp kabul edilen önergelerine yönelik konuşan Yapıcıoğlu, “Daha önce 28 Aralık 2023 tarihinde TCK’nın ve Aile Gençlik Fonu'nun kurulmasında kanunun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifimiz 29 Aralık'ta komisyona sevk edilmişti. 45 günlük bekleme süresinden sonra komisyon tarafından incelenmediği için doğrudan genel kurulun gündemine alınması için 7 Mayıs 2024 günü Meclis Başkanlığı’na bir önerge vermiştik. Dün bu önergemiz oylandı ve çok sayıda partinin destek vermesiyle genel kuruldan önergemiz geçti. Bu kanun teklifimiz genel kurulun gündemine geldi. Daha önce doğrudan gündeme alınması için önerge verdikten sonra arkadaşlarımız Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilere irtibat kurmak ve kanun teklifimizin bir örneğini kendilerine iletmek suretiyle ziyaretlerde bulunmuşlar ve destek talebinde bulunmuşlardı. Bu anlamda ben dünkü genel kurul görüşmelerinde bu önergemize destek veren tüm siyasi parti gruplarına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” dedi.
“Ben insanım diyen herkes bu suçlara karşı mücadelede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin”
Kanun tekliflerinin henüz yasalaşmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Elbette dün genel kuruldan geçen şey sadece kanun teklifimizin doğrudan genel kurulun gündemine alınması ile ilgiliydi. Kanun teklifimiz henüz yasalaşmamıştır. Biz bu teklifi henüz genel kurulun gündemine getirmeden önce de bütün siyasi partilere şöyle bir çağrıda bulunmuştuk. Bu kanun teklifimizle ilgili bazı değişiklikler önerilebilir hatta yeni bir ortak bir metin hazırlanması yönünde teklifler de gelebilir. Biz bütün bunlara açığız. Bizim gayemiz üzüm yemektir. Malumlarınız olduğu üzere 9 ayı aşkın bir süredir bir soykırım devam ediyor. Yarın Srebrenitsa Soykırımı’nın yıldönümü. Bir daha soykırımlar olmasın diye soykırım suçuna iştirak etmiş olan insanların etkili bir şekilde soruşturulup hak ettikleri cezaya çarptırılmaları gerekir. Bizim vermiş olduğumuz kanun teklifi de buna yöneliktir.
Özellikle şu son dönemde halen daha devam etmekte olan bir soykırım nedeniyle kanunlardan mevcut soykırım ve insanlığa karşı suçların cezalandırılmasına dair maddelerin daha etkin ve işler hale gelmesine yönelik bazı değişiklik tekliflerimiz vardı. Buna ilişkin dediğimiz gibi bazı ilaveler, değişiklikler yapılması yönünde teklifler-öneriler varsa biz bütün bunlara açığız. Bu saatten sonra önergemizin doğrudan gündeme alınmasına ret oyu veren siyasi parti gruplar da dahil, Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilere, hatta tek tek 594 vekilin tamamına buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Soykırım suçunun mağduru bütün insanlıktır. Bu suç bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu nedenle ben insanım diyen herkesin bu suçlara karşı etkin bir şekilde mücadelede üzerine düşen rolü oynamasını bekliyoruz. Herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin.”
“Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Bu Suçu İşleyenlerin Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’ye Türkiye de taraftır”
Yapıcıoğlu bu konu ile ilgili son olarak “Bu anlamda Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen imzaya açılan Soykırım Suçunun Önlenmesi Ve Bu Suçu İşleyenlerin Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’ye Türkiye de taraftır. Ve taraf olan ülkeler bu suçun önlenmesi ve bu suçu işleyenlerin cezalandırılması için de kendi iç mevzuatlarında gerekli düzenlemeleri yapmayı taahhüt etmişlerdir. Eğer vermiş olduğumuz kanun teklifi geçerse bu anlamda Türkiye 1950 yılının Mart ayında imzalamış olduğu bu sözleşme ile girmiş olduğu taahhütü de yerine getirmiş olacaktır.” dedi.
“Türkiye'nin öncelikle vergi adaletine ihtiyacı vardır”
Açıklanan enflasyon rakamlarına dair değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, “Enflasyon rakamları açıklandı. Buna göre memurlara, memur emeklerine ve diğer emeklilere yapılacak olan zamlar belirlendi. Uzun bir süredir Türkiye'nin gündeminde özellikle dar gelirli, sabit gelirli vatandaşların yaşamış olduğu geçim zorluğu var. Bunlarla ilgili 3 sendikanın ortak bir bildirisi yayımlandı. Bu bildiride ki başlıkların tamamı daha önce defalarca dile getirdiğimiz hususlardır. Evet, gerçekten Türkiye'nin öncelikle bir vergi adaletine ihtiyacı vardır. Çok uzun bir süredir hükumete gelmiş olan herkes aşağı yukarı aynı cümleleri kurdu. Vergiyi tabana yaymaktan bahsetti. Biz de diyoruz ki zaten vergi, öncelikle tabandan yani dar gelirlilerden alınıyor. Bunun en büyük işareti özellikle 1980'li yılların ilk yarısından itibaren dolaylı vergilerin toplum vergi gelirlerinin içerisindeki payının yüksek olması.
Ortalama toplam her 3 liralık verginin 2 lirası dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu da şu demektir. Bu vergiler; vatandaş kazandığını harcarken ödediği vergilerdir. Yani aslında çok kazanından çok alınması gereken vergiyi daha çok az kazananlardan alınıyor. Yıllardır söylüyoruz son 1 yıldır hem Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile hem Maliye Bakanı tarafından benzer cümleler kurmaya başlandı. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının düşürülmesi için çalışmalar yapılacağı belirtildi. Biz bakacağız, takip edeceğiz acaba uygulama nasıl olacak? Gerçekten vergi adaletinin sağlanması adına dolaylı vergilerin, vergilerin içerisindeki payı düşecek mi? Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi mi alınacak? Yani vergi politikası, gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltici bir rol mü oynayacak? Yoksa tam tersine yine vergi yükü az kazananların sırtına mı kalacak? Bunu hep birlikte izleyip göreceğiz.” diye belirtti.
“Türkiye'deki mevcut enflasyon sadece talep kaynaklı değildir, Türkiye'de daha çok maliyet enflasyonu var”
Düzenlediği basın toplantısında “Türkiye'de daha çok maliyet enflasyonu var” ifadelerine yer ver veren Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
“Enflasyonla ilgili de özellikle 2023 Mayıs seçimlerinden sonra Maliye Bakanlığı’nın takip ettiği politika şu; sıkı para politikası ile birinci öncelikli hedef olarak enflasyonu düşürmeyi belirlediler. Bu yönde hemen her hafta enflasyonu düşürmek ile ilgili bir açıklama yapılıyor. Bu sıkı para politikası evet enflasyonu düşürücü etkisi var ama talebi kısmak suretiyle maaşların aşağıda tutulması, asgari ücretin, emekli maaşlarının düşük tutulması suretiyle talebin kısılması ve bu şekilde enflasyonla mücadele etmenin doğru bir yöntem olmadığını defaatla söyledik.
Türkiye'deki mevcut enflasyon sadece talep kaynaklı değildir. Evet, talepten dolayı enflasyon yükselir. Bu bir gerçek ama Türkiye'de daha çok maliyet enflasyonu var. Yani talep enflasyonundan ziyade maliyet enflasyonu var. Öyleyse diyoruz ki maliyetler aşağıya çekilsin. Özellikle de dar gelirli vatandaşların hayatını devam ettirebilmeleri için tüketmek zorunda olduğu ev kiraları, gıda ve giyim gibi maddeler başta olmak üzere bunların maliyetini aşağıya çekilmesiyle enflasyonun sürülmesi daha doğru yol ve yöntem olacaktır. Bu anlamda biz daha önce Merkez Bankası tarafından yapılan bir açıklamaya da eleştirimizi getirmiştik."
“Hiçbir ücret açlık sınırının altında olmamalıdır. Buna asgari ücret de emekli ayrılıkları da dahildir”
Yapıcıoğlu, "Eğer asgari ücrete ara zam yapılırsa yani temmuz ayında da asgari ücrette bir artış olursa bu dezanflasyon sürecini zedeler ya da yapılan çalışmaları bir anlamda sekte uğratır, seklinde buna benzer bir açıklama olmuştu. Biz de şunu söyledik an itibarıyla hatta birkaç aydır asgari ücret açlık sınırının altında. Zaten asgari ücretin tanımında bir problem var. 12 yıldır bunu söylüyoruz. Yani partimizi kurduğumuz günden bu yana diyoruz ki asgari ücret, sadece işçinin geçimi için zorunlu ihtiyaçlarına yetecek bir miktar olarak tarif edilmişken bu ücretin işçinin ailesine de yetmesi mümkün değildir. Mutlaka işçinin ailesi de asgari ücret tanımına dahil edilmelidir. Fakat şu andaki asgari ücret bir kişinin yaşam maliyetini bile karşılamaktan uzaktır. Dolayısıyla evet bir enflasyon süreci var. Yüksek bir enflasyon bir yıldan fazla bir süredir devam ediyor. Evet, şu anda bazı tasarruf tedbirlerine ihtiyaç var ama bu tasarrufu zaten geçinmekte zorlanan kişilerden beklemek, onlardan fedakarlığı beklemek doğru bir yol ve yöntem değildir. Çünkü şu andaki asgari ücret insanların geçimine yetmiyor. En düşük emekli maaşı ile ilgili de benzer şeyler söyledik. Emeklilerimizin önemli bir kısmı artık çalışma yaşını geride bırakmış. Yani çalışabilecek durumda değil. Özellikle bunlardan ev sahibi olmayanlar yani kira ödemek zorunda kalanlar kendi aldıkları emekli aylıklarının tamamını kiraya vermek zorundalar. Ev sahibi olanlar da mutfak masrafını karşılamaya yetiremiyorlar. Bu vatandaşlarımızın daha fazla dayanacak gücü kalmamıştır. Hiçbir ücret açlık sınırının altında olmamalıdır. Buna asgari ücret de emekli ayrılıkları da dahildir. Temmuz ayı içerisinde mutlaka asgari ücrete ve en düşük emekli aylıklarına da açlık seviyesinin altında kalmaması için mutlaka önemli bir zam yapılması gerekiyor. Bu da en düşük emekli aylığının en az 2 katına çıkması demektir.” ifadelerine yer verdi.
“Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili sendikalara mutlaka kulak verilmeli, eksiklikler giderilmeli”
Meclisin gündeminde olan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, "Sendikaların öğretmenlik mesleği ile ilgili ciddi eleştirileri vardır. Bu eleştirilere kulak verilmesi, can kulağıyla bunların değerlendirilmesi ve mutlaka bu eksikliklerin giderilmesi gerekir. İşin uygulamasını yapanlarla ilgili olarak gerekli istişareleri yaparak onların talep ve şikayetleri dikkate alınarak mutlaka düzenlemeler yapılması gerekir. Mesela diğer meslek gruplarında memurlar emekli oldukları zaman sahip oldukları ünvanlar emeklilikte de dikkate alınırken öğretmenlerin alacakları uzman öğretmen ya da başöğretmen ünvanlarının emeklilikte dikkate alınmayacak olması ciddi bir eksikliktir. Yine özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin taban aylıkları belirleme talepleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.” dedi.
Basın açıklaması sonrası Yapıcıoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. (İLKHA)