Adana'nın Ceyhan ilçesinde Gökkuşağı Derneği ve Direniş Çadırı'nın çağrısı üzerine BOTAŞ önünde toplanan bir grup, Türkiye üzerinden işgalci rejime petrol sevkiyatı yapıldığı gerekçesiyle düzenledikleri eylemlere devam etti.
Grup adına basın açıklamasını Fatma Sevda Arslan okudu.
Arslan açıklamasında, "Aylar önce inisiyatifimiz yok diyenler şimdi gururla bu sevkiyatı engellediklerini söylüyorlar. Demek ki inisiyatifleri varmış. İsteseler daha erken de kapatabilirlermiş vanaları ama kapatmamışlar. Yüzümüze baka baka aylar önce yalan söyleyenler, şimdi kendilerine inanmamızı bekliyorlar ama yanılıyorlar. Bu petrol sevkiyatı da hala devam ediyor" ifadelerine yer verdi.
"Siyonist-emperyalist cepheyle mücadelenin tek yolunun direniş olduğunu kanıtladılar"
Gazze'de mücahitlere yanıt veremeyen siyonist işgalcilerin sivillere karşı soykırım gerçekleştirmeyi seçtiğini ifade eden Fatma Sevda Arslan, "7 Ekim 2023 tarihinde başlayan ve israillilere ağır bir hezimet yaşatan Aksa Tufanı Operasyonu’nun 422. günündeyiz. Gazzeli mücahidlere sahada yanıt veremeyen siyonist İsrail ve destekçisi ABD, sivillere karşı soykırım gerçekleştirmeyi seçti. Gazze’yi yakıp yıktılar. Vicdan adına, hukuk adına, insaniyet adına ne varsa ayaklar altına aldılar. Gazze’de yaptıkları yetmezmiş gibi israil ve ABD, soykırım çemberine Lübnan’ı da dahil etmişti. Fakat Lübnan halkı ve İslami Direniş Hareketi Hizbullah, israile hak ettiği dilden konuşarak siyonistleri ateşkes imzalamak mecburiyetinde bıraktı. Bu süreçte Lübnan halkı 3 bin 823 şehid, 15 bin 859 yaralı vererek, Filistin’e olan sadakatlerini gösterdi ve siyonist-emperyalist cepheyle mücadelenin tek yolunun direniş olduğunu kanıtladılar." açıklamalarına yer verdi.
"Tablo ortadayken, İslam ümmeti ve ülkeleri neyi beklemektedir?"
Gelinen noktada Gazze’deki insani durumun felaket boyutunda olduğunu belirten Arslan, "Yerlerinden edilmiş 2 milyondan fazla Filistinli, zorlu hava ve hayat koşulları altında, geçici çadırlarda hayata tutunmaya çalışıyor. Çünkü israil, Gazzelilerin sığındığı okulların neredeyse tamamını yıktı. Kış mevsimi, durumu daha da vahim bir evreye taşımaktadır. Gazzeli çocukların yüzde 30’u akut yetersiz beslenme sorunuyla yüzleşmektedir. 2 bin 500 çocuğun çok acil tıbbi tahliyeye ihtiyacı vardır. Maalesef bu rakamlar, felaket tablosunun küçük bir kısmıdır. Soruyoruz: Tablo ortadayken, İslam ümmeti ve ülkeleri israile baskıyı artırmak için neyi beklemektedir? Türkiye’deki siyasi iktidar, israili köşeye sıkıştırmak ve Gazze’de geri adım atmasını sağlamak amacıyla harekete geçmek için daha ne olmasını beklemektedir?" ifadelerini kullandı.
"Türkiye’den, Filistin’e diye çıkan malların israilli tüccarların eline geçtiği bir sır değil"
Eldeki verilerin Türkiye-israil arasındaki ticaretin tamamen durdurulmadığını gösterdiğini ifade eden Arslan, "Türkiye 2 Mayıs 2024 tarihinde israille ticareti durdurma kararı aldı. Bu kararla israili ateşkese zorlamanın amaçlandığı söylendi. Fakat eldeki veriler, Türkiye-israil arasındaki ticaretin tamamen durdurulmadığını gösteriyor. Türkiye’den, Filistin’e diye çıkan malların israilli tüccarların eline geçtiği bir sır değil. Birçok gazete bu durumu haberleştirdi. Ayrıca dolaylı yollarla da bu ticaretin sürdüğü acı bir gerçek olarak ortada duruyor. Tüm bunlardan siyasi iktidarın haberinin olmaması mümkün değildir. O halde, israili köşeye sıkıştırmak amacıyla aldıkları kararları tam anlamıyla uygulamak için neyi beklemektedirler? Ticareti durdurma kararının üzerinden neredeyse 7 ay geçti ve bu kadar süre geçmesine rağmen bu ticaret hala devam edebiliyorsa burada ana sorumlu siyasi iktidardır. Döndürülen dolaplara, yapılan katakullilere göz yumulmasa bu ticaret sürebilir mi? Filistin’deki durumun bu kadar ağırlaştığı bir evrede, Türkiye halkı olarak hala bu tartışmaları yapıyor olmaktan bizler utanıyoruz, sizler utanmıyor musunuz?" diye sordu.
"ZIM CEO’su, azılı bir siyonisttir"
ZIM firmasının işgalci israilin lojstik destekçisi olduğunu dile getiren Arslan, "Ticaret durdurulmdığı gibi Türkiye’nin limanları, siyonist sermayeye kayıtsız-şartsız bir şekilde açılmaktadır. Bunlardan biri de ZIM firmasıdır. ZIM, açık şekilde israil ordusunun lojistik destekçisidir. Malezya’ya girişi yasaklanan ZIM, dünyanın birçok limanında işçi protestolarına maruz kalmıştır. Yemen, ZIM gemilerinin Kızıldeniz’den geçişini engellemiştir. ZIM CEO’su, savaşın başında israil ordusuna destek için ellerinden ne gelirse yapacaklarını açıklayan azılı bir siyonisttir. Türkiye ise ZIM’i, sıradan bir uluslararası şirket olarak lanse etmektedir. ZIM sıradan bir şirket değildir. Üstelik Türkiye limanlarından kalkıp israil limanlarına varışlı seferler de düzenlemektedir. Türkiye’nin ZIM’e karşı tutumu Filistin’e destek konusunda bir tutarsızlık yaratmaktadır." dedi.
"Petrol sevkiyatı hala devam ediyor"
Arslan, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Dahası da var. Maalesef israile petrol akışında da hala rol almaya devam ediyoruz. Malumunuz israilin petrol ihtiyacının yüzde 28’i Azerbaycan tarafından karşılanıyor. Bu petrol Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı üzerinden Ceyhan limanına getiriliyor ve buradan tankerlerle israile taşınıyor. Bu petrol ham petrol. israil bu ham petrolü işleyerek, Gazze’yi Lübnan’ı bombalayan uçaklarına-tanklarına yakıt yapıyor. Türkiye de bu petrolün israile taşınması sürecinde rol alıyor. 7 ay önce bu rolü reddeden yetkililer 10 Kasım’da yaptıkları açıklamayla 2 Mayıs’tan sonra Ceyhan limanından israile petrol tankeri gitmediğini iddia ediyorlar. Aylar önce inisiyatifimiz yok diyenler şimdi gururla bu sevkiyatı engellediklerini söylüyorlar. Demek ki inisiyatifleri varmış. İsteseler daha erken de kapatabilirlermiş vanaları ama kapatmamışlar. Yüzümüze baka baka aylar önce yalan söyleyenler, şimdi kendilerine inanmamızı bekliyorlar ama yanılıyorlar. Bu petrol sevkiyatı da hala devam ediyor."
"Türkiye üzerinden israile gönderilen petrolü tamamen kesmelidirler"
Herkesi vazifesini yapmaya çağıran Arslan, son olarak şunları söyledi:
"Siyasi iktidar, emperyalizme ve siyonizme karşı gerçekçi bir duruş ortaya koymak istiyorsa yapması gerekenler açıktır. israille ticarete yönelik aldıkları durdurma kararını göstermelik değil tam olarak uygulamalıdırlar. Yasağı delen firmaları sert yaptırımlarla cezalandırmalıdırlar. Türkiye üzerinden israile gönderilen petrolü tamamen kesmelidirler. ABD ve siyonizme hizmet eden NATO üslerini derhal kapatmalıdırlar. Hem Türkiye hem israil vatandaşı olup, Filistin’de savaşmış olan siyonistleri Türkiye’den sürmelidirler. Siyonist israille ilişkileri geçici ve süreli değil tamamen kesmelidirler. Siyasi iktidar bu hususlarda samimi ve gerçekçi adımlar attığı ölçüde Filistin meselesinde konuşma hakkına sahiptir. Bunları yapmadığı taktirde yapılan konuşmalar hamasetten öteye gitmemektedir, gitmeyecektir. Bizler Filistin dostları olarak herkesi hamaseti bırakmaya ve vazifesini yapmaya davet ediyor, direnen halkların yanında olduğumuzu ve olmaya da devam edeceğimiz ilan ediyoruz."